İstanbul Büyükşehir Belediyesi himayesinde, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) tarafından düzenlenen İklim Değişikliği ve Su Yönetimi Sempozyumu, 08-09 Ocak 2020 tarihlerinde, Baltalimanı Portaxe Etkinlik Merkezi’nde gerçekleştirilmiştir. Kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, STK’lar ve özel sektör temsilcilerini bir araya getiren sempozyumda toplam 6 teknik oturum ve 1 panel düzenlenmiştir. Sempozyuma toplam 379 kişi katılmıştır.
İki gün süren sempozyumun panel ve oturumlarında İklim Değişikliği ve Su Yönetimi çerçevesinde aşağıdaki hususların dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
Türkiye’de Su ve Kanalizasyon İdareleri Birliği kurulmalı, kıyaslama çalışmaları ve sınırlı kaynakların (bütçe, planlama – uygulama süreleri, su kaynaklarının potansiyeli ve kullanımı vb.) doğru kullanılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
İklim değişikliği sebebi ile değişen yağış/akış ilişkisi şehir yapılaşmasında dikkate alınmalı, her bölgeye yönelik özel önlemler alınmalıdır.
İstanbul’a yönelik su yönetiminin sürdürülebilir olması için hızlı nüfus artışı kontrol edilmelidir.
İklim değişikliği akıllı şehirler ve akıllı su yönetimi konseptine dahil edilmeli, öncelik olarak mevcut suyun daha verimli kullanımı sağlanmalı, akıllı şehirlere uyarlanabilir entegre bir su yönetimi benimsenmelidir.
Multidisipliner bir çalışma ile havza içindeki su kaynaklarının en verimli şekilde ve entegre yönetim anlayışıyla kullanımına yönelik esaslar tanımlanmalıdır.
Atıksuyun yeniden kullanılması ve geri kazanımına yönelik uygulamalara öncülük edilmelidir.
Yenilikçi teknolojiler kullanılarak deniz suyundan içme ve kullanma suyu eldesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Su yönetimi politikalarında; entegre, uyarlanabilir ve dayanıklı bir yapı oluşturulmalı, belirsizlik yönetimi yapılmalı, teknik karar alma konusunda tüm değişkenler dikkate alınmalı, su ekosisteminin korunmasına öncelik verilmeli, suya duyarlı kent tasarımı yapılmalı, kurumsal hafıza ve toplumsal bilinç oluşturulmalı, stratejik hedefler belirlenmelidir.
İstanbul kuraklık yönetim planı için “kuraklığın belirlenmesi/saptanması, kuraklık
izleme ve erken uyarı sistemi” uygulamalarında kullanılması öngörülen bir karma
kuraklık indikatörü oluşturulmalı ve potansiyel riskler değerlendirilerek, kurak
dönemler için özel çözümlere yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Kentsel alanlarda ısı depolanmasını önlemeye yönelik malzeme seçimi ile kent
yapılarının albedo oranları arttırılmalı, yeşil alanların arttırılması ile ortam havası
soğutulup daha hafif dış sınır koşulları sağlanarak şehir ısı adası değeri
azaltılmalıdır.
Deniz seviyesindeki artışlar afet yönetim planlarına dâhil edilmeli, yağmur suyu
drenajları, konut yerleşimleri, kentin enerji altyapısı gelecekteki deniz seviyesi
yükselme senaryolarına göre revize edilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır.
Entegre su kaynakları yönetimi çerçevesinde şehir, havza ve alt havza ölçeğinde
yüksek çözünürlüklü iklim modelleri oluşturulmalı, yerel ekonomi üzerindeki
etkileri ortaya konmalı ve akarsuların doğal kapasitelerini geri kazandıracak
proaktif önlemler alınmalıdır.
Su havzalarının iklim değişimi etkilerine karşı dirençli olabilmesi için havzalar
kirlilikten korunmalı, kayıp-kaçak yönetimi ile mevcut su korunmalı, yağmur suyu
hasadı yapılmalı, arıtılmış su yeniden kullanılmalı, yeraltı rezervuarları
doldurulmalı, iklim değişimine uygun ürün deseni oluşturulmalı, su tahsisi
geriliminin azaltılması için verimli sulama teknikleri uygulanmalı, organik tarım
yaygınlaştırılmalıdır.
İstanbul’da beklenen depremin etkilerinin minimize edilmesi için İSKİ kontrolünde
olan su sistemlerinde sismik program oluşturulmalı, deprem öncesi ve sonrası için
yedek sistemler kurulmalı, depo ve rezervuarların sızdırmazlık ev dayanımları
arttırılmalı, mobil ve geçici su sağlama olanakları araştırılmalı, itfaiye, hastane ve
diğer acil durum kuruluşları ile sürekli irtibat ve koordinasyon kurulmalı, etkin acil
müdahale ekip ve ekipmanları oluşturmalı, komşu illerin su idareleri ile
koordinasyon kurulmalı, deprem geçmişi olan ülkelerin tecrübelerinden
yararlanılmalıdır.
İstanbul’a yapılması tartışılan Kanal, Avrupa Yakası’nın içme sularının %65’i için
büyük bir risk teşkil etmektedir. Terkos Gölü besleme havzasının bir kısmını ve
1,35 milyon kişiye su sağlayan Sazlıdere Barajı’nın tamamını devre dışı
bırakacaktır. İstanbul bir ada kent olacak ve içme suyunda dışa bağımlılık daha da
artacaktır. Ayrıca kanal güzergâhı boyunca stratejik öneme sahip yer altı sularını
tutan akiferlere ve Terkos Gölü’ne tuzlu su girişi olacaktır. İstanbul’un içme suyu
kaynaklarını yok ederek geleceğini tehdit eden Kanal’a harcanacak kaynaklar, bu
kadim kentin deprem güvenliği ve/veya diğer hayati ihtiyaçları için kullanılmalıdır.