ÜLKEDE SU BARIŞI DÜNYADA SU BARIŞI 

Genel

Ozon tabakasındaki incelme ne boyutta?

Ozon tabakası dünyamızı güneşten gelen zararlı UV ışınlarından korumakta. Ne var ki sera gazları yüzünden bu koruyucu tabaka iyice inceldi. Bilim insanları iklim değişiminin ozon tabakasındaki yenilemeyi geciktirdiğini hatta belki de tamamen engellediğini saptadı. Eğer bir önlem alınmazsa insan sağlığı büyük tehlike altına girecek. 1970’lerde bilim adamları kloroflorokarbon (CFC) kullanımının güneşin ultra-viyole ışınlarının zararlı etkilerinden ve bu ışınların gücünden, gezegenimizin yüzeyini koruyan ozon tabakasını tehdit ettiğini keşfettiler. CFC’ler; buzdolablarında, soğutucu ve klimalarda, aerosol spreylerde (deodorant, pestisit vb.), köpük paketlemede olmak üzere günlük hayatımızda sıklıkla kullandığımız birçok kimyasal bileşik grubu içerisinde bulunmakta. Bilimsel kanıt sağlam ve politik baskı doğuracak kadar korkutucu olduğundan, 1985 yılında hükümetler, ozon deliğini küçültmek için sanayi ile işbirliği yaptı. Montreal protokolüyle nispeten hızlı bir uluslararası hareket başladı. Gelişmiş ülkeler 1999 yılından itibaren bütün CFC kullanımını hemen hemen bitirdiler ve gelişmekte olan ülkeler de (10 yıllık bir süre daha verildiğinden) şu an aynı hedefe doğru ilerlemektedirler. Her ne kadar 1980’li yıllardan bu yana birçok ülkede ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmasa veya kısıtlansa da ozon tabakası o zamandan bu yana çok yavaş yenileniyor. Baltimore Johns Hopkins Üniversitesi ve NASA Goddard Uzay Merkezi bilim insanları iklim değişiminin ozon tabakası üzerindeki etkisini araştırdı. Sonuçlar, atmosferdeki değişimlerin yeni ozon oluşumunu ve halihazırdaki ozon deliklerinin kapanmasını önlediğini göstermektedir. Sanayi Devrimi sonrasında gittikçe artan üretim ve tüketim faaliyetleri nedeniyle fosil yakıtların (kömür, petrol v.b.) yanması sonucu ortaya çıkan karbon emisyonu, havadaki karbondioksit (CO2) gazı birikimini artırmak ve hava kirliliğine yol açmak suretiyle global ısınmaya neden olduğu bilinmektedir. Sıcaklık artışı devam ederse, bu bölgelerde aşırı derecede incelmiş olan ozon tabakası hiçbir zaman doğru dürüst kalınlaşamayacak. Dolayısıyla ozon tabakasındaki değerlerin 1960’lı yıllardaki seviyeye çıkmaması halinde, gelişmenin insan sağlığı üzerindeki etkisi vahim olacak, diyor; Scripps Oşinografi Enstitüsü ozon uzmanı Dan Lubin. Ultraviyole (UV) radyasyonun cilt kanseri de dahil pek çok insan sağlığı problemleriyle bağıntılı olduğu bilinmekte. Deliller uzun süreli güneş ışınlarına maruz kalmanın, görmeyi azaltan ve sürekli körlüğün başlıca nedeni olan, gözbebeklerini örten kataraktı başlattığını göstermektedir. Artan UV-B’ye maruz kalmak insanların bağışıklık sistemini zayıflatarak vücutlarımızı enfeksiyon hastalıklarına karşı çok daha hassas hale getirmektedir. Ozon tabakasının engelleyemediği UV ışınları, sadece sağlığımızı etkilemekle kalmamakta çevre üzerine de olumsuz etki yapmaktadır. Toprağın verimliliği düşmekte, tarımsal üretim azalmakta, deniz besin zincirini bozarak balık tür ve sayılarını değiştirmekte, ormancılık ve hayvancılık alanında da ciddi etkilere sebep olabilmektedir. Aşırı UV-B, hemen hemen bütün yeşil bitkilerin büyüme süreçlerine mani olur. Küresel ozon kayıplarının bitki türlerindeki zayiatları başlatabileceği endişesi vardır ve bunun sonucu küresel yiyecek stoklarının azalması olacaktır. Buğday, pirinç, mısır ve soya fasulyesi gibi dünyadaki temel gıda ürünlerinden çoğu da dahil olmak üzere pek çok tarımsal ürün, güneşin yakıcı ışınlarına karşı duyarlıdırlar. Deneyler yiyecek üretiminin, dünyaya ulaşan UV-B radyasyondaki her yüzde 1’lik artışla yüzde 1 oranında azalabileceğini göstermektedir. Gelecek yazımda bu konuda bireysel olarak neler yapabilirizi sizlere anlatmaya devam edeceğim.
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın

Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın

(E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır)
Yorumu Gönder
Henüz Yorum Yapılmamış