21. Yüzyılda Sulama ve GIDA Güvenliği
Giriş
Her insan, gerektiğinde yeterli kalite ve miktarda, ihtiyaçlarını karşılayacak, inanç ve kültürüne uygun, sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşabilmelidir. Bu temel,vazgeçilmez,evrensel bir haktır.
Ancak günümüzde, gıdaya erişimin hakça olduğunu söylemek pek mümkün görünmüyor. 1996 yılındaki Dünya Gıda Zirvesi’nde herkesin gıdaya erişiminin insanlık hakkı olduğu vurgulanmış, o gün 840 milyon olan dünya aç insan sayısının 2015 yılına kadar en az yarıya indirilmesi hedefi konmuştu.
Ancak 2006 yılına gelindiğinde dünya açlık çeken insan sayısının azalacağına artış gösterdiği ve 862 milyona ulaştığı belirlenmiştir. 2007 yılı Dünya Gıda Güvencesi’ni derinden etkileyen, işlenmemiş gıda ve petrol fiyatlarının hızla arttığı ve tavan yaptığı bir yıl olmuştur.Gıda fiyatları 2008’de yükselişini kesip tam soluklanırken bu kez Küresel Ekonomik Kriz” ile
yüz yüze gelinmiştir. Nitekim “Gıda Krizi” nedeniyle dünya açlık çeken sayısında 75 milyon kişi artış olmuş, Küresel Ekonomik Krizin etkileriyle de 2008 yılı sonu itibarı ile bu sayıya 105 milyon kişi daha eklenerek dünya açlık çeken insan sayısı 1 milyar 40 milyon kişiye ulaşmıştır[1]. BM 2008 yılında dünyada gelişen süreç doğrultusunda GIDA ALARMI vermiş, GIDA ACİL EYLEM PLANI hazırlayarak, insanlığın hızla açlığa doğru sürüklendiği açıklamıştır.
Gıda Güvenliğinde Mevcut Durum
Dünyamızın şu andaki mevcut olanakları var olan insanları besleyecek düzeyde olmasına karşın dünyamızda açlık giderek artış göstermektedir.Bugün küresel gıda güvenliği yakın tarihindeki en büyük sorunla karşı karşıya bulunmaktadır.Çoğu gelişmemiş ülkelerde yaşayan bir milyardan fazla insanın şu anda temel beslenme gereksinimlerini karşılamak için bile yeterli gıdayı bulamamaları “Gelişmiş Dünyanın Ayıbı” dır.
Ülkelerin, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişi ile farklılaşan yaşam tarzları ile birlikte beslenme şekilleri ve tükettikleri gıdalarda da farklılaşmalar baş göstermiştir.
Günümüzde, hızla küreselleşen dünya ticaretinde güvenilir gıda sağlamanın belirli bir coğrafi bölge ile sınırlandırılması mümkün değildir.Kaldı ki bunu kendi ülkenizde mutlak anlamda sağladığınızı varsaysak bile, gerek ürün gerekse insanların birkaç saat içinde kıtalar arası yer değiştirme olanakları, risklerin boyutlarını artırmakta ve küresel kılmaktadır.Bir de buna gelişmekte olan ülkelerin; tüketici eğitim yetersizliği, gelir seviyesindeki dengesizlikler, merdiven altı gıda üretimi gibi ulusal problemleri ilave edildiğinde Gıda Güvenliği’ni sağlamanın nedenli zor olduğu ortaya açık olarak çıkmaktadır.
Su ve toprak kaynaklarında yaşanan olumsuzluklar birim alandan üretim ve verim artışı sağlamada sulamayı gerekli kılmaktadır.Sulama gıda güvenliğinin sigortasıdır.
Yeşil Devrim 20. Yüzyılı Besledi . 21. Yüzyılda Ne Olacak ?
Yapılan araştırmalar, dünyada sulama alanlarının % 20 artması sağlandığında, gıda üretiminde % 50 artış sağlanarak açlığın giderilmesinde çözüm üreteceğini ortaya koymaktadır.
20. Yüzyılın gıda üretiminde kilit etken Sulama’nın yaygınlaştırılması oldu.Yeşil devrim birçok olumsuzlukları da beraberinde getirmesine rağmen 20. yüzyılı besledi. Gıda üretiminde sulamanın yerine başka bir yöntem geliştirilmedikçe bu yüzyılda bunun sürdürülebilir olması gerekiyor.Ancak bu sürdürülebilirliğin önünde birçok engel var . Görebildiklerimiz bile bu konuda endişe duymamıza yeterken bir de daha bugünden göremeyip orta vadede karşılaşma durumunda olacaklarımız da var.
Beslenme Alışkanlıkları Değişirse
Gelecekte dünya nüfusu artmakla kalmayacak gelişen ve değişen dünyanın beslenme alışkanlıkları da değişecek .Örneğin Çin’de gelişmekte olan tüketici sınıfı gibi beslenme alışkanlıklarını değiştirerek et yemek isteyecek milyarlarca insan olacaktır.
Sağlıklı beslenme için sebze sığır etinden önce gelir.Ancak bu uyarıların etki alanı sınırlı kalıyor. Bu talep su yönetimini doğrudan ilgilendiriyor.Çünkü modern tarımda 1 kilo tahıl yetiştirmek için yaklaşık 200 litre su gerekirken 1 kilo sığır eti üretebilmek için yaklaşık 20.000 litre su gerekiyor. 1950’lerde 44 milyon ton olan et tüketimi artan nüfusla birlikte 1999’da 217 milyon tona çıkmış ve o zamandan bu yana daha da yükselmeye devam ediyor.Gelecekteki et tüketiminde nüfus artışının yanısıra tüketim kalıplarındaki değişime de etkili olacak[2].
Amerikalılar kişi başına yılda 800 kilo tahıl tüketirken İtalya’da bu değer 400; Japonya’da ise 200’ün altında.
İklim Düzensizlikleri Artarsa
İklimsel düzensizlikler ve sanayileşmenin etkisiyle tarım alanları azalacak üretim düşecektir. Bu yüzyılın ortalarına doğru gıdanın üretildiği ve tüketildiği yer genelde aynı ülke olmayacaktır.Bu başlı başına yeni bir politika alanı olup özellikle dünya gıda üretiminin azaldığı dönemlerde ülkelerarasında sorun alanı olarak ortaya çıkacaktır.
Bu kapsamda 21. yüzyılda yaşanması muhtemel kıtlıkların geçmişte yaşanan dehşet verici kıtlıklardan farklı olarak sosyal ve uluslararası alandaki etkileri çok daha fazla olacaktır.
Dünya gıda üretiminin %40’ı sulu tarım uygulanan arazilerden elde ediliyor.Bu araziler dünyanın toplam tarım alanlarının %17'sidir.Bir diğer deyişle gıdanın %60’ının yağmura bağlı kuru tarım alanlarından gelmesi. İklimsel değişimler ile yağışlarda oluşan düzensizlik bu nedenle endişeleri arttırdı. Sadece yağışlardaki düzensizlikle kuru tarımda yaşanacak sorunlar bile tabloyu karartacak. Su ve Gıda güvenliği açısından geleceği belirsiz hale getiren dünya şimdi ne yapmaya çalışıyor?
Gıda Güvenliği Tehdit Altında mı?
Gelişmiş dünya için bu sorunun yanıtı açık. Bir taraftan kurak dönemleri kendi ekonomileri açısından en az zararla atlatmaya yönelik stratejik plan hazırlıkları yapıyor. Diğer taraftan oluşan yeni Gıda Jeopolitiği ile küresel hakimiyet alanlarını elinde tutmaya veya genişletmeye çalışıyor. Azgelişmiş dünya ise su ve gıda yetersizliği nedeniyle çoğu 5 yaşın altındaki nüfusundan her gün 35 000 kişiyi kaybediyor.
Gıda fiyatlarının artışının arkasında, arz - talep (üretim-tüketim) dengelerini etkileyen iklim düzensizlikleri, dünya nüfusundaki hızlı artış, tahıl temelli gıdalardan hızla et tüketmeye geçen yeni orta sınıfların yaşam tarzı var. Ancak geride bıraktığımız 20 yılda, bu baskılara iki yeni etken daha eklendi. Bunlardan biri verimli toprakların giderek artan ölçüde, etanol (biyo yakıt) üretimine ayrılması. Diğeri de çıkartılmasında yoğun su kullanılan enerji de devrim yaptığı ileri sürülen (Şeyl Gazı)Kaya Gazı.
Sonuç ve Değerlendirme
Dünyanın azgelişmiş bölgeleri Afrika başta olmak üzere 21. yüzyılda gıda güvenliği konusunda büyük sorunlar yaşamaya adaydır.Bu durum tarımsal sulamanın yetersizliğinden kaynaklanacak ve enerji su ve gıda ilişkisi ile artacaktır.Temel Gıda üretiminin enerji ve su ile olan ilişkisindeki artış 21. yüzyılda bu üç stratejik konudaki krizlerin birbirini tetiklemesi sonucunu doğuracaktır. GDO 'lu ürünler artacaktır.İklim düzensizlikleri başta olmak üzere birçok etken sulu tarımının önemini arttıracaktır. Bu da suyun çok verimli kullanılması , yağmur suyu hasadı ,sulamadan dönen suların tekrar kullanımı,tuzlu suyla sulanabilen bitki üretimi gibi konularda ilerlemeler yaratacaktır.
Kaynaklar
[1]Necdet Buzbaş Türkiye ve AB’de Gıda Güvenliği: Ortaklığın Sinerjisi 28.Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi Toplantısı Edinburg, İskoçya 13-14 Eylül 2010
[2]Dursun YILDIZ Özdemir ÖZBAY Dr. Nüvit SOYLU
KALKINMA İÇİN TARIMSAL SULAMA -Hukuki - Teknik - Ekonomik Politik Topraksuenerji Çalışma Grubu 2011
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın
Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın