Orta Asya'da Su Savaşına Hazırlık
Orta Asya'da Su Gücüne Dair Jeopolitik "Sır Derya"
Kırgızistan hükümeti, sınır-ötesi Sır Derya nehrine ilişkin iddialı bir su-gücü geliştirme programı başlattı. Söz konusu proje, aşağı akım noktasında bulunan Özbekistan'ın yoğun muhalefetiyle karşı karşıya kaldı. Program, mevcut enerji çıkarları ile ulusal su elitlerinin çıkarlarının ve proje finansmanına dair küresel politikaların bağdaştırılmasıyla ortaya çıktı.
Eelke P. Kraak
2010 yılı Ağustos ayının otuzuncu günü, o sırada Kırgızistan devlet başkanı olan Roza Otunbayeva, Kambarata-II Barajının ve hidro-güç tesisinin açılışı için Narin nehrinin oldukça ücra bir noktasını ziyaret etti. Bu, 1980'li yılların ortasında Sovyet yönetimi sırasında inşaatı başlayan, ancak 1991 yılında elde edilen bağımsızlık sürecinde finansman eksikliği nedeniyle askıya alınan bir projenin tamamlanması demekti. 200 MW kapasitesiyle Kam-barata-II, Narin nehri üzerinde Kırgızistan'ın önümüzdeki on yıl içinde inşa etmeyi planladığı 6 ila 8 arasında değişen baraj dizinin ilkini oluşturuyor. Kambarata-I'e ilişkin planlar ise, Sovyet döneminden beri süregeliyor. Söz konusu baraj tamamlandığında, Narin-Sır Derya nehir sistemi üzerindeki en büyük baraj olacak -gerek yükseklik gerekse güç üretim kapasitesi açısından. Bu iki hidro güç barajın dan elde edilen elektriğin amacı, Kırgızistan'ın -özellikle kış döneminde son on yıldır karşılaştığı ciddi enerji kesintilerine deva olmak. 2009 2010 kış döneminde ülkenin farklı kesimlerinde 12 saati aşkın zaman dilimlerinde elektrik kesintileri yaşanmıştı.
Ancak, gerek akademisyenler gerekse diplomatlar ve ulusal enerji uzmanları, bu barajların değeri ne dair bazı ciddi endişeleri dile getiriyorlar. Halihazırda Kambarata II, kapasitesinin sadece üçte biri kadar işlev gösterebiliyor; çünkü üç türbininden ikisi, nehrin akışını düzenlemek üzere daha büyük çaplı bir baraj üst akımı tamamlanınca kurulabilecek ancak... Öte yandan, bu daha büyük barajın finansmanını sağlamak da zorlu olacak; keza mali yet kar arasındaki denge bunun aleyhine işliyor.
Dahası, nehrin üzerine kurulacak bir başka baraj da çelişkili olabilir. Keza Sır Derya nehrinin suları, farklı kıyı devletleri arasında yoğun ihtilaflara neden oluyor. Aşağı akım yönünde bulunan Özbekistan'ın Devlet Başkanı islam Kerimov, yukarı akım devletler olan Kırgızistan ve komşu Tacikistan'daki hidrolik gelişmeler aleyhine demeçler veriyor ve daha fazla baraj yapımının, ülkesindeki su tedarikini tehlikeye düşüreceğinden çekiniyor. Barajların faaliyeti konusunda daha önceleri de bir takım gerilimler yaşanmış; boyutları ise ekonomik yaptırımla ra, sınırların kapanmasına dek varmıştı.
Kırgız hükümetinin baraj inşası projesi ise, bir dizi soruyu beraberinde getirdi. Bu barajlara yönelik arzuyu ortaya çıkaran mantık nedir? Yeni bir barajın oluşturduğu aşırı maliyetleri kim ödeyecek? Hele ki ülkenin ekonomik sürdürülebilirliği bu denli düşükken. Ancak en kritik soru halen varlığını sürdürüyor: yeni barajların, Sır Derya nehrinin jeopolitiği ve özellikle de Özbekistan ve Kırgızistan arasındaki gerilim açısından ne anlam ifade ettiği. Bu sorulara yanıt vermeden önce, Orta Asya'da su yönetimine dair çalkantılı tarihçeyi incelemek önem taşıyor.
Çevresel ve Jeopolitik Huzursuzluk
Kambarata çağlayanı, Sır Derya'nın drenaj alanının yarısını kapladığı Aral denizi havzasındaki ilk hidrolik müdahale olma özelliğini taşıyor. 1930'lu yıllardan beri yüzlerce baraj, rezervuar, sulama kanalı ve diğer su yönetim yapıları kuruldu. Bu gelişmeler, Sovyetlerin hidrolik misyonunun, doğanın fethini ideolojik bir gereklilik haline getiren moder nizasyon planının bir parçasıydı. "Azgın" Sır Derya ve Amu Derya nehirlerinin "evcilleştirilmesi" yoluyla tarımsal üretimin çok fazla artması bekleniyordu. Orta Asya, Rusya ve Sovyet imparatorluklarının "kemeri" kabul ediliyordu ve burada bol miktarda bulunan devlet kaynakları, geniş çaplı sulama ağlarını sürdürülebilir kılıp yaygınlaştırmaya ayrılmıştı; böylelikle üretim de mümkün hale gelecekti. Halihazırda Özbekistan sınırları içinde bulunan Açlık Stepi, kimsenin yaşamadığı bir ova iken halihazırda 300.000 hektarlık bir pamuk fabrikasına dönüştü. Türkmen topraklarında bulunan Karakum kanalı ise, halihazırda çölü sulamak için Amu Derya'dan yılda 13 km
3 su taşıyor.
Kruçev'in Bakir Topraklar Kampanyası sayesin de ise, sadece birkaç yıl içinde Kazak Sosyalist Cumhuriyeti'ndeki hububat üretimi çarpıcı biçimde arttı. Ancak, bir yandan maliyetler de oldukça yüksek. Sır Derya ve Amu Derya nehirlerinin bitiminde bulunan Aral Gölü, 1960 yılındaki hacminin en az %10'unu kaybetmiş durumda. Bunun sonuçları ise oldukça acı: kuruma, toz fırtınalarının kirletici etki si ve bölge çevresinde ekosistemin fazla uzun süre yaşamaması. Özbek ve Kazak ekonomilerindeki bozulma ise, hiçbir zaman tam olarak ölçülemedi; ancak bu bozulmanın da ciddi boyutlarda olduğu görülüyor. Nehirleri dizginleyerek ve doğayı kontrol altına alarak Moskova ve Taşkent'teki yönetici elitler, tarihte insan eliyle gerçekleştirilen çevre felaketlerine bir yenisini daha eklemiş oldular. 1991 yılında Orta Asya devletlerinin bağımsızlıklarını kazanmasının ardından, çevre kirliliğine ek olarak, da ha geniş çaplı bir jeopolitik sorun baş gösterdi.
Son 20 Yılda ilerleme Yok
Entegre bir ekonomik sistem içinde ulusal çapta bir nehir olmak yerine, Sır Derya, farklı ekonomik ve siyasi çıkarlara sahip dört devletin -Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan ve Kazakistan sınırları içinden geçen uluslararası bir nehir halini aldı. Başlangıçta bu yeni devletlerin bölgedeki çevre ve siyasi sorunları çözmek üzere işbirliğine gidebileceği yönünde bir umut vardı. Ancak, son 20 yıldır Orta Asya'daki su sorunlarını azaltmak konusunda pek fazla bir şey yapılmadı. Bunun yerine, su hakları konusunda yaşanan gerilimler arttı özellikle de aşağı akım yönündeki Özbekistan ile yukarı akım yönündeki Kırgızistan arasında. Kambarata 1 tamamlanana dek en büyük nehir sistemi olma ünvanını elinde bulunduran Kırgız Toktogul barajının ve rezervuarının faaliyete geçmesi de, asli bir sorun arz etmekteydi. Bu barajın birçok işlevi vardı: Özbekistan'da sulamaya dönük başlıca su tedarikçisi olması ve Kırgızistan'ın elektriğinin yüzde doksanından fazlasının kaynağını teşkil etmesi. Buradaki sorun ise, Kırgızistan'ın elektrik talebinin en fazla olduğu kış döneminde güç üretmek üzere rezervuardaki suyu tahliye etmesi, ancak Özbekistan'ın ise sulama için gereken yaz dö nemlerinde bu tahliyenin yapılmasını istemesi.
Su tasfiyesinin zamanlaması konusunda yaşanan anlaşmazlıklar ise, iki ülkeyi karşı karşıya getirdi ve kıt su kaynakları üzerinde şiddet içeren bir çatışmanın patlak verebileceği yönünde uyarılar dillendirilmeye başlandı. Politika
çevrelerinde "su savaşları" fikri, etkisini sürdürdü. Amerikan Senatosunun Dışişleri Komitesi'nin 2011 tarihli bir raporunda,
"Orta Asya'da su savaşlarının patlak vermesini sonsuza dek önleyemeyiz" diye kaydedilmişti. Teorik olarak ise, yukarı akım yönünde yeni bir baraj inşası, bu gerilimin patlak vermesini kolaylaştırabilir.
Daha fazla baraj = Daha fazla güç mü?
ilk bakışta, Sovyet döneminde kurulan Toktogul barajının hemen üst akım yönündeki yeni Kambarata barajlarının, hem Özbekleri hem de Kırgızları tatmin etme potansiyeli bulunuyor. Eski devlet başkanı Kurmanbek Bakiyev, 2009 yılındaki bir bölgesel zirvede şöyle söylemişti: "Kambarata projesinin uygulanması, sadece ülkemizdeki enerji ihtiyacını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda bölge ortaklarımızın da ilgisini çekeceği üzere Toktogul'un sulama rejimlerinde kullanılmasını da sağlayacak."
Dünya Bankası'nın yürüttüğü ekonomik analize göre, çok daha fazla sayıda pahalı baraj inşa etmek sizin de kazan kazan durumu sağlanabilir: suyun ekonomik değerinin idrak edilmesi sayesinde, mevcut baraj operasyonları daha optimal düzeyde kullanılabilir. Kırgızistan yaz döneminde Özbeklerin sulama faaliyeti için suyu tahliye etmesi, bunun karşılığında kış döneminde alternatif bir elektrik arzı için gereken maliyetlerin nominal ödemelerini Özbekistan'dan talep etmesi söz konusu olabilir. Her iki durumda da, çözüm, siyasi bir işbirliğine bağlı.
Aslında Kambarata planı, kıyı devletler arasındaki gerilimleri artırmışa benziyor. Bağlayıcı bir yasal çerçeve hazırlamayı amaçlayan bölgesel işbirliği süreci, temel ilkeler üzerindeki anlaşmazlıktan dolayı kesintiye uğradı. Özbek yetkililer, Kırgızistan'ı, uluslararası bir nehrin suyunu satmak istemekle suçluyor. Öte yandan, aşağı akım ülkelerinde dillendirilen ancak herhangi bir temeli olmayan bir diğer korku ise, Kırgızistan'ın Kambarata barajını işbirliğini geliştirmek üzere kullanmayacağı, tam tersine nehrin akışı üzerine denetimini yaygınlaştırıp, aşağı akım ülkeleri haraca bağlayacağı yönünde.
Bağımsız uzmanlar ise, bu yeni durumun, Kırgızistan'daki enerji krizini çözebileceğine ihtimal vermiyorlar. Enerji sistemi, kendi başına oldukça etkisiz durumda. kimilerine göre, üretilen elektriğin yarısı ya çalınıyor ya da kayboluyor. Dahası, sistemde üç adet kilit dengesizlik hali söz konusu. Kırgızistan, elektriğinin %90'ını hidro-güç tesislerinden sağlıyor; ancak bu tesisler de yağmurun keyfi yağışına bağlı. Söz konusu barajlar, ülkenin güneyinde konumlanmış bulunuyor; nüfusun ve endüstrinin büyük bölümü ise, kuzeyi mesken bilmiş. Son olarak, nehrin hidrolojisi, su en yüksek düzeydeyken (yani Tien Shan dağlarındaki buzlar ve kar tabakaları eridikten sonra yaz döneminde) daha fazla elektrik üretilmesine imkan veriyor.
Dolayısıyla, ülkenin güneyinde bulunan ve yazın daha fazla hidro güç üreten, yeni ve pahalı bir barajın kış döneminde enerji kesintileri yaşayan kuzey bölgelerin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamayacağını soruyor insan kendisine ister istemez. Dünya Bankası'nın kıdemli enerji uzmanlarından birisinin de bir röportajda dillendirdiği gibi:
"daha fazla hidro güç anlamsızdır; Kambarata şelalesi, ekonomik olarak fizibl değildir." Dolayısıyla, projenin ardında başka fikirlerin, niyetlerin olduğu görülüyor. Siyaset kuramcısı Timothy Mitchell'in 2002 yılında yayımladığı "Uzmanların Kuralı" (Rule of Experts) adlı kitabında şöyle yazar:
"Büyük barajlar, sadece sulama ve güç sistemleri kurmanın değil, ayrıca ulus devletler inşa etmenin de bir yolunu sunmuş tur". Zira, Kambarata gibi büyük çaplı bir proje, eğer başarılı olursa, otorite yoksunu bir rejime meşruiyet kazandırabilir. Büyük bir barajın sunduğu sembolik değer, Kambarata I'in cazibesini açıklayabilir. Öte yandan, 2 milyar dolardan daha yüksek bir maliyet gerektirecek olan bir projede, büyük olasılıkla, bazı Kırgız elitlere de rüşvet verilecek. Bu projeden çok büyük rantlar alınması bekleniyor. Basın kuruluşlarının haberlerine yansıttığına göre, daha küçük çaplı Kambarata II de, devlet başkanının oğlu tarafından bir rüşvet aracı olarak kullanılmıştı. Dolayısıyla, bu eğilim pek de yeni sayılmaz.
Ülkedeki başat ulusal söylem, Kırgızistan'ı sürekli olarak şu şekilde lanse ediyor: "
Orta Asya'nın su kenti olarak henüz işletilmemiş devasa bir potansiyeli bulunan bir hidro güç nirvanası". Görünen o ki kişisel ve yerel düzeydeki mantık yürütmelerde de, bu söylemden feyz alınıyor. Ancak şu da bir gerçek ki, tek başına bir söylem, bir barajın inşasını sağlamaz. Ta ki birileri bu barajın parasını ödeyene dek...
Su Finansmanının Jeopolitiği
Mali kısıtlamalar nedeniyle barajın inşası 1991 yılında askıya alınmıştı ve yeni bağımsızlığını kazanan Kırgız Cumhuriyeti açısından yeterli fon bulmak gibi bir sorun ortaya çıkmıştı. Özellikle de uluslararası bir nehrin üzerinde bir baraj inşa edilmesi, söz konusu finansmanı daha geniş çaplı bir jeopolitiğe maruz hale getiriyordu.
Kırgızistan, 850 dolardan daha düşük kişi başına GSYİH'ya sahip olan, yoksul bir ülke. Ekonomisi ise, son on yıldır büyük oranda durağan seyrediyor. Dolayısıyla, devlet kasasından bir barajın finansmanını sağlamak, bir seçenek olarak görünmüyor. Hidrolik çalışmaların bölge düzeyinde yarattığı hassasiyet sebebiyle Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası gibi kalkınma bankaları da bu sürece karış maya pek yanaşmıyorlar. Her halükarda, Kırgızistan gibi düşük gelirli bir ekonomiye en fazla verilebilecek borç, yıllık 50 milyon doların ötesine geçmiyor.
Ancak, 2009 yılı Şubat ayında Rusya ile birlikte bu süreçte yeni bir ivme yakalandı; keza Rusya, oldukça kapsamlı bir yardım paketi aracılığıyla bu baraja finansman sağlayacağını açıkladı. Buna göre Kırgızistan'a 150 milyon dolarlık bir hibe, 300 milyon dolarlık bir ayrıcalıklı kredi ve 1,7 milyar dolarlık bir kredi verilecekti. Bu meblağ, sadece Kam barata I'in maliyetlerini değil, aynı zamanda devlet başkanı Bakiyev'in yeniden seçilme kampanyasını da finanse etmeye yeterliydi. Rusya, aynı zamanda Kırgızistan'ın borçlarının tümünü silmeyi de kabul etti. Hiç şaşırtıcı olmasa gerek; Moskova bu cömert teklifinin karşılığında kendi yararına bir şeyler de istiyordu. Genellikle bu konularla yakından ilgilenen Uluslararası Kriz Grubu'nun bir raporuna göre, bu anlaşmanın ardındaki örtülü niyet; Kırgızistan'ın başkent Bişkek yakınlarındaki Amerikan hava gücü üssü Manas'ı kapatmasıydı. Amerikalılar, Irak ve Afganistan savaşlarına destek olması için bu üssü kiralamışlardı ve Rusya'nın arka bahçesindeki varlıkları, Rusları bir süredir rahatsız etmekte, gözlerine batmaktaydı.
Kredi karşılığında Rusya'ya ayrıca Kambarata şelalesinden %50'lik bir hisse verildi. Bu oldukça yüksek bir rakamdı; çünkü baraj üzerindeki denetim sayesinde Moskova, Sır Derya nehrinin sularının tümü üzerinde de denetim hakkı kazanmış olacaktı. Sadece Kırgızistan'daki nehir değil, ayrıca Tacikistan, Özbekistan ve Kazakistan üzerinden aşağı akım da Rusya'nın denetimi altına girecekti. Bu durum, Orta Asya'da birçok kişiye "sömürgeci geçmişi" anımsattı. Hiç şaşırtıcı olmasa gerek, Taşkent'teki Özbek lider kadrosu, bu düzenlemeden pek hoşnut olmadı.
Başkan Kerimov, 2009 yılında su ve enerji konulu bir bölgesel zirvede şu ifadeleri kullan dı: "
tartışmaya taraf olmayı isteyen üçüncü ülkeler, aslında kendi çıkarlarının izinden gidiyorlar." Ancak, bu konudaki muhalif duruşunu tam olarak dillendiremedi, keza Özbekistan da Rusya'ya bağımlı bir ülke.
meşruiyet kazandırabilir. Büyük bir barajın sunduğu sembolik değer, Kambarata I'in cazibesini açıklayabilir. Öte yandan, 2 milyar dolardan daha yüksek bir maliyet gerektirecek olan bir projede, büyük olasılıkla, bazı Kırgız elitlere de rüşvet verilecek. Bu projeden çok büyük rantlar alınması bekleniyor. Basın kuruluşlarının haberlerine yansıttığına göre, daha küçük çaplı Kambarata II de, devlet başkanının oğlu tarafından bir rüşvet aracı olarak kullanılmıştı. Dolayısıyla, bu eğilim pek de yeni sayılmaz.
Tarihçi David Worster, imparatorluğun Nehirleri (Rivers of Empire) başlıklı kitabında, büyük hidrolik çalışmaların, siyasi gücün tek bir elde toplanma sına giden yolu araladığını söyler. Velev ki baraj ekonominin geneli açısından kötü bir şey olsa bile,
Ancak, kritik jeopolitik kuramının da bize öğrettiği gibi, uluslararası ilişkilerin sonuçları genellikle ulusal politikalarla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Nisan 2009 itibariyle, Bakiyev, Moskova'nın gözünden düştü ve kredi musluğu kapatıldı. Bunun sebebi olarak, Manas'taki Amerikan hava üssünün kapatılmaması düşünülüyor. Amerika, söz konusu üsse dair müzakereleri yeniden başlattı; ve mevcut yıllık kiranın dört katını vermeyi önerdi. Her ne kadar Bakiyev söz konusu üssün kapatılmasının Rusya ile anlaşmalarının bir parçası olmadığı noktasında ısrarcı olsa da, Moskova bu konuda Bakiyev'in gözünün yaşına bakmadı. Bir yıl önce halk ayaklanması sonucunda Bakiyev'in devrilmesinin ardında ise, bir çok kişi Kremlin'in elinin olduğuna inanır.
Yeni hükümetin ilk eylemlerinden biri ise, ilk uçakla Moskova'ya gidip, Kambarata kredisini görüşmek oldu. Barajın kurulup kurulmayacağını ise, önümüzdeki günler gösterecek. Projeyi yürüten işletmenin genel müdürü, 2011 yılında kendisiyle yaptığım bir röportajda, bu barajın finansmanında alternatif yollar aradıklarını söylemişti: Rusya, Kazakistan ve Kırgızistan'dan sermaye yatırımları, Avrasya Kalkınma Bankası'ndan borç, ancak tercihen Çin Exim Bank'tan ucuz kredi. Çinliler, sınırın öteki yakasındaki enerji yoksunu Sincan eyaletine bir akta rım hattı kurulmasıyla ilgilenebilirler. Tüm bunlar, Orta Asya'daki su ve enerji politikaları üzerinde farklı etkiler doğurabilir. Şu an için proje askıda duruyor. Öte yandan, Moskova istemese de, Amerika Manas'taki hava üssünü elinde bulunduruyor. Kambarata'nın finansmanına dair jeopolitik, konvansiyonel standartlar uyarınca mantık dışı görünen projele rin mantık çerçevesine yerleştirilmesinde Amerika, Rusya ve Çin gibi ülkelerin çıkarlarının Kırgız enerji elitleriyle nasıl uyumlaştırılabildiğini gösteriyor. Bü yük barajların ardındaki mantık, çoğu zaman basit kar maliyet analizlerinin ötesine çıkar; daha geniş çapta jeopolitik ve yerel elitlerin ticari çıkarları arasındaki etkileşim tarafından şekillendirilebilir.
İnşa Edilen Barajlar ve Su Savaşına Hazırlık
Bu anlaşmazlığın sonuçları hayli büyük olabilir. Özbekistan ve Kırgızistan'da kamuoyu, uluslararası camianın sert güvenlikleştirme söylemlerini yeni den üretiyorlar.
Su savaşlarının "
eli kulağında olduğuna" dair haberler, yerel medya ve internet forumların da yankısını buluyor. Buna karşın, her iki ülkenin diplomatları ise, soruna ihtiyatlı bir şekilde yaklaşı yorlar; su ve enerji meselelerini tartışmak üzere her fırsatta bir araya geliyorlar. Her ne kadar bu konuda resmi bir anlaşma henüz imzalanmamış olsa da, bol miktarda yağmur yağdığı yıllar herhangi bir sorun yaşanmıyor; su kıtlığının baş gösterdiği yıllarda da geçici çözümler bulunuyor. Bu da, halk jeopolitiği ile resmi jeopolitik arasındaki net ayrımı ortaya koyuyor.
Ancak, gerçeklik, halkın jeopolitiğe yaklaşımı kadar gaddarca değildir; bu tür mekansal tanımla malar, elitler eliyle gerçekleştirilen nehir inşaatlarının ivedi sonucudur ve Kırgızistan ile Özbekistan arasında baraj inşasına dair yaşanan temel çıkar farklılıkları yaşanmaktadır. Özbekistan'a göre, Sır Derya'nın sularından faydalanmak, tarihsel bir hak olup, bu suyun pazarlanmasını önermek bile, talihsiz bir açıklamadır. Her iki başat söylem de, ülkelerin yerel elitlerinin hedeflerine hizmet ediyor; ancak bölgesel çapta çelişkiler, ihtilaflar yaratıyor.
Kambarata barajının, bir işbirliği alanı olmak yerine bir çatışma alanı olarak kurgulanması, endişe kaynağıdır. Ve bu durum, gücün Kırgız hidrolik çevrelerinin elinde yoğunlaşmasının ötesinde, bölgesel sonuçlar doğurabilir. Kırgızistan'daki baraj programı, meşruiyetini tek başına kar maliyet analizinden almıyor. Aslında, Kambarata I barajı için her hangi bir kar maliyet analizi de bu zamana dek yapılmadı. Ülkenin enerji sektörünün durumuna dair mevcut endişeler, hegemonik nitelik arz eden "su yoluyla kalkınma" söylemiyle, elitlerin çıkarlarıyla ve proje finansmanına dair daha geniş çaplı jeopolitik ile birleşiyor. Dolayısıyla, son kertede baraj mantığının, kalkınmadan daha çok, "güç dağılımı" ve "rantlar" noktasında bir anlam ifade ettiğini söylemek gerekiyor.
Kaynak: Güncel Sayı: 15 Kasım - 15 Aralık 2013, Sayı: 58 http://www.trdiplo.com/240-su-savasina-hazirlik-orta-asyada-su-gucune-dair-jeopolotik-sir-derya-trdiplo.aspx

Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın
Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın