ÜLKEDE SU BARIŞI DÜNYADA SU BARIŞI 

Genel

Su Yönetimi,İklim Değişimi ve Kentleşme İlişkisine Dikkat !!

KENT HİDROLOJİSİ HESAPLARI  YAPILMALI ! Dursun YILDIZ 9  06  2014 Türkiye'nin iklimi artık yarı tropik adsız İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, son günlerde ülkeyi etkisi altına alan soğuk ve yağışlı hava,kısa süreli şiddetli sağanakları iklimlerdeki değişimin sonuçları olarak değerlendiriyor. Küresel ısınmadan dolayı bölgede iklim değişikliğinin meydana geldiğini ifade eden Şen, Türkiye'nin küresel iklim değişikliği nedeniyle artık "yarı tropik iklim" sisteminde kabul edilmesi gerektiğini söylüyor. Prof. Şen, "Yarı tropikal iklim" sisteminde, mevsim değişimleri sırasında kısa süreli sağanağın normal olduğunu belirtiyor. "Tropik iklim kuşağı, 30 derece enlemlerinden başlar ancak küresel iklim değişikliği nedeniyle kuzeye doğru kaymaya başladı. Yarı tropik olan kısım, bizim bölgemize geldi. Daha ileriki senelerde, tropik iklime doğru girmeye başlayacağız. Aşırı yağışlar, kuraklık, fırtına, hortum, bu iklim değişikliğin sonuçlarındandır. Küresel ısınmadan önce tabi ki bu yağış normal değildi. Dünyanın ortalama sıcaklığı 2 derece artış gösterdi. Bunun yanı sıra sera gazlarından en önemlisi olan karbondioksit 400 ppm'e çıktı. 400 ppm, geçmişte görülmemiş bir değer. Dolayısıyla dünya ısınmaya devam ediyor. Isınma devam ettikçe Türkiye'de bunun etkileri, sellerle fırtınalarla kuraklıkla kendisini gösterecek. Benzer Yağışlar Artacak Prof Şen;"  küresel iklim değişikliği nedeniyle Türkiye'de mevsim değişimleri döneminde, afet şeklindeki faydadan çok zarar veren aşırı yağışlar bundan sonra da olacak.Türkiye'de gelecek yıllarda da mevsimin yazdan kışa, kıştan yaza döndüğü dönemlerde benzeri yağışların artacak .Bu nedenle yöneticilerin kentlerin altyapılarını güçlendirmeleri gerektiğini" belirtiyor. Su Yönetimi,İklim Değişimi  ve Kentleşme İlişkisi Bir yandan değişen iklim koşulları diğer taraftan kentlere hızlı göç su yönetiminin dikkate alması gereken konular olmuştur. Özellikle her yıl yoğun ve sürekli  olarak göç alan büyük kentlerimizde  arazi kullanım planlaması ile su kaynaklarının stratejik planlaması arasında bulunması gereken yakın ilişki genellikle ihmal edilmektedir. Bu iki konunun birlikte ve koordinasyon içerisinde  ele alınmayışı zaman içinde  oluşan sorunların çözümünü neredeyse olanaksız hale getirmektedir. Sorunlar arttığı gibi kısa vadeli bir çözümden de uzaklaşılmaktadır. Kentlerde arazi kullanım planlamasını yapan yerel yönetimler ile su yönetimi planlaması yapan kuruluşlar arasında yeterli eşgüdüm sağlanamamıştır.Bu nedenle yeni yerleşim alanları açılırken bu bölgelerdeki su sistemlerinin  hidrolojik olarak incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Kentlere Göç Hızlandı Ülkemizde çok hızlı bir kentleşme yaşanmaktadır.Bu konuda yapılan çalışmalarda göç alan cazibe merkezleri, Antalya-Isparta-Burdur, İstanbul, Tekirdağ-Edirne-Kırklareli, İzmir, Bursa-Eskişehir-Bilecik olarak belirlenmiştir. En fazla  net göçü de  İstanbul ilinin aldığı tespit edilmiştir. Su Temini’nin Yanı sıra Yağmur Suyu ve Atık Su Uzaklaştırması  da Önemli Ülkemizde kentlerimize doğru yaşanan bu hızlı göç ve yönetim zafiyetleri , arazi planlaması ,su temini ve altyapı hizmetleri konusunda koordineli ve yeterli hizmetin verilememesi sonucunu  doğurmaktadır.Aslında birçok kişinin bildiğinin dışında konu sadece bu nüfusa su temin etmek değildir. Aynı zamanda atıksu ve yağmur sularının toplanması ve arıtma tesislerinin yapımı da çok önemlidir. Bu hizmet yetersiz kaldığı zaman kentin çevreye doğru çarpık bir şekilde gelişen bölümleri birçok risk altına girmektedir.Bu bölgeler Ayamama Deresi Papaz Deresi Kilyos Deresi gibi derelerin etrafında ise bu risklere taşkın riski de eklenmekte ve yaşanmaktadır. Kent Hidrolojisi Kentlerde kanalizasyon şebekelerinin özellikle yağış sularını taşıma kapasitesi düşük olduğundan ani ve şiddetli yağışları taşıyamamaktadır. Hızla artan nüfus karşısında kapasitesi düşük kalan atık su şebekeleri bir de ani ve şiddetli yağış geldiğinde tamamen yetersiz kalmakta ve kentlerimizde sık sık  büyük ve küçük ölçekli taşkınlar yaşanmaktadır. Kentsel arazinin plansız kullanımı sonucu kentlerimiz büyük ölçüde beton bir yüzey ile kaplanmaktadır . Bu durum şiddetli yağışlarda yağmur sularının topraktan sızarak yer altı sularını besleme yerine doğrudan kanalizasyon ağına yönelmesine neden olmaktadır. Kanalizasyon sistemlerinin ya da bunların bağlandığı su yataklarının kapasitelerinin yetersiz kalması sonucunda da taşkınlar oluşmaktadır. Bu durumda çoğu kez kentlerin belirli bölgelerinde  ulaşımı etkileyecek şekilde büyük su birikintileri oluşur.Bu durum yağışın biraz fazla olduğu günlerde şehir trafiğini felç eder.Kent yaşamını doğrudan ve olumsuz olarak etkiler. Ancak can kaybına neden olmadığı için bu olumsuzluk çabuk unutulur.Ancak zaman zaman bu yağmur suları yerleşim yerinin içinden geçen nehir taşkın suları ile birleştiğinde ise  Tekirdağ ve İstanbul’da görülen manzaralar ve  acı sonuçları ortaya çıkar. Hidrolojik Hesap Önemli Hidroloji bilimi esas olarak suyun dünyadaki dağılımını ve özelliklerini inceler. Hidrolojinin en geniş tanımı ise: “yeryüzünde, yer altında ve atmosferde suyun çevrimini, dağılımını, fiziksel ve kimyasal özelliklerini, çevreyle ve canlılarla karşılıklı ilişkilerini inceleyen temel ve uygulamalı bir bilimdir” şeklinde yapılmaktadır. Mühendislik alanında ise  özellikle yağış ve akış ilişkisinin belirlenmesi üzerinden  su yapılarının planlanmasında çok önemli bir işlev görür. Bunun sonunda yüzeysel akış değişir. Örneğin ormanların kesilmesi sonunda yüzeysel akış hacmi ve taşkınlar büyür. Mühendislik hidrolojisinde genel olarak yüzey akışını aynı çıkış noktasına gönderen bölge olan  su toplama (drenaj) havzası üzerinde  yani kırsal alanda çalışılır. Çarpık kentleşme ve betonlaşma sızma kayıplarını azaltarak hem yüzeysel akış üzerinde etkili olur hem de  yer altı biriktirme sistemini  etkiler. Kentlerin çevresindeki nehir havzalarında doğal bitki örtüsünün değiştirilmesi ise  tutma, terleme ve sızma kayıplarını etkileyerek  ani olarak akışa geçen yağış  miktarını arttırır. İşte tüm bu etkiler sonucu kentte oluşan sorunlar artık  Kent hidrolojisi hesaplarının yapılmasını gerekli kılmaktadır. Bu hesaplar kentte hidrolojik çevrimi ve yüzeysel akış miktarını etkileyebilecek koşullar göz önüne alınarak belirli aralıklarla yeniden yapılmalıdır. adsız Kentsel Taşkın Yönetimi Gerekli İklimde görülen değişim ,uzmanların yaptığı açıklamalar kentlerimizde  taşkın tehditi altında bulunan ve/veya zamanla bu risk bölgesine giren alanların mühendislik çalışmaları ile tespitini gerekli kılmaktadır. Kentlerimizde yağışa sonrası genellikle  oluşan küçük göl ve nehirlerin yaşamımızı olumsuz olarak etkilemesini önlemek  için Kent Hidrolojisi çalışmalarına başlanarak kent planı ve mühendislik çözümlerinin uygulamaya konulması gerekmektedir.Bu çalışmalara özellikle nehir yataklarına yakın olan kentlerin  mevcut durumlarının taşkın riski açısından hidrolojik olarak incelenmesi de eklenmeli ve elde edilen sonuçlar hızla uygulanmalıdır. Taşkın alanlarının arazi kullanım planlamasında yapılaşma ve diğer ekonomik aktivitelere izin verilmeyerek  doğal halinde bırakılması yaşanan sorunun büyük bir bölümünü çözecektir. Bu alanların yapılaşmaya açıldığı bölgelerde ise olası  taşkın felaketleri Kent hidrolojisi kapsamında yapılacak çalışmalarla belirlenmeli ve  açıklanmalıdır. Yerel yönetimler kentlerde  taşkın tehditi altında olan yerlerin belirlenmesi ve kentsel taşkın yönetimi konusunda özel birimler kurmalıdır. Dursun YILDIZ- Hidropolitik Akademi
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın

Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın

(E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır)
Yorumu Gönder
Henüz Yorum Yapılmamış