İsrail’in Güney Lübnan’da sınır güvenliği dışındaki hedefleri
- 13.07.2024
- Yazar:Dursun Yıldız
- (0) Yorum
- 1241
İsrail’in Güney Lübnan’da sınır güvenliği dışındaki hedefleri
What's driving Israel's escalation in south Lebanon?
Dursun Yıldız
Hidropolitik Akademi Direktörü -Türkiye
11 Temmuz 2024
Giriş.
Litani Nehri Lübnan'ın önemli bir nehridir. Lübnan'ın Bekaa vilayeti sınırları içinde doğan nehir, Bekaa vadisindeki tarım alanlarını sulamaktadır. 140 km uzunluğundaki nehir Bekaa vilayetinden güneye doğru aktıktan sonra Sur şehrinin kuzeyinden Akdeniz’e dökülür. Nehrin tamamı Lübnan sınırlarının içerisindedir. Nehrin yer aldığı havzanın büyük bir kısmı 1982'den 2000 yılına kadar İsrail'in işgali altındaydı.
Kuruluşundan bu yana su kaynakları konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan israil’in dış politika önceliklerinden biri askeri güvenlik alanının yanısıra bir su güvenlik alanı oluşturmaktır.
İsrail Litani nehrini su ihtiyacını karşılamak için potansiyel bir kaynak olarak görmüştür. Bu nedenle İsrail'in çeşitli dönemlerde Litani Nehri'nin suyunu yönlendirerek kendi topraklarına getirme planları yapmıştır. Bu planlar, 1960'lı yıllardan itibaren tartışılmıştır. Bu dönemde Litani sularının Ürdün Nehir sistemine dahil edilmesi çabaları da olmuştur. 1959 yılında Litani Nehri üzerinde 60 m yüksekliğinde bir baraj yapıldı. Barajın gerisinde 11 km2 yüzölçümünde bir baraj gölü oluştu. Bu barajadan hem elektrik üretimi hem de sulama amaçlı kullanılmaktadır. Litani Nehri üzerindeki baraj Temmuz 2006'daki İsrail bombardımanı sırasında önemli ölçüde zarar görmüştür.
İsrail'in Güney Lübnan harekatları :
1970 yılında İsrail, FKÖ'nün Lübnan'daki üslerine yönelik kapsamlı saldırılar başlatarak Lübnan’a yönelik harekatına başlamış oldu. Mart 1978’de İsrail, FKÖ'nün güney Lübnan'daki faaliyetlerine son vermek amacıyla Litani Nehri'nin güneyine kadar geniş çaplı bir işgal başlattı. Bu operasyon sonucunda İsrail, geçici olarak Güney Lübnan'ı işgal etti. Haziran 1978: İsrail, BM kararları doğrultusunda birliklerini çekti, ancak Güney Lübnan'da müttefik milis güçlerini bıraktı.
6 Haziran 1982’de İsrail, FKÖ ve diğer militan grupların Lübnan'dan İsrail'e yönelik saldırılarını durdurmak amacıyla Lübnan'ı geniş çaplı olarak işgal etti. Bu operasyon sırasında İsrail, Beyrut'a kadar ilerledi. İsrail’in Güney Lübnan’da işgal ettiği bölge , kuzeyde Jezzine ve Litani Nehri'ne ulaşan ve Sur ve Sidon'un yanı sıra Bekaa vadisini kapsayan bir çıkıntı dışında on kilometre genişliğindeydi. Kapsanan toplam alan 900 kilometrekare (350 mil kare) olup ve Lübnan'ın toplam arazi alanının yaklaşık% 10'unu oluşturuyordu. Yüz civarında köy ve küçük kasabada yaşayan yaklaşık 180.000 kişi (Lübnan'ın toplam nüfusunun %6'sı) burada yaşıyordu.[3]
1985 yılında İsrail, büyük ölçüde Lübnan'dan çekildi,Temmuz 1993 ve Nisan 1996 ‘da İsrail, Hizbullah'ın Lübnan'dan İsrail'e yönelik saldırılarına misilleme olarak Güney Lübnan'a geniş çaplı hava ve topçu saldırıları düzenledi.BM nin aracılığıyla ateşkes sağlandı. 24 Mayıs 2000’de İsrail, Güney Lübnan'daki son birliklerini geri çekti ve 22 yıldır işgal altında tuttuğu bölgeden tamamen ayrıldı.
İsrail’in 1982 yılında başlayan Lübnan’ı fiili işgali 2000 yılında sona erdi. 1978'deki Litani Operasyonu, İsrail'in Litani Nehri'nin güneyinde bir güvenlik bölgesi oluşturma çabalarının bir parçasıydı. Bu operasyonun amacı, FKÖ'nün İsrail'e yönelik saldırılarını durdurmak ve Lübnan'ın güneyinde İsrail'e karşı tehdit oluşturan unsurları temizlemekti. 2006 yılındaki İkinci Lübnan Savaşı sırasında, İsrail'in hedeflerinden biri de Litani Nehri'nin güneyindeki Hizbullah mevzilerini yok etmekti. Litani Nehri, Hizbullah'ın İsrail'e yönelik roket saldırılarında bir cephe hattı olarak kullanılıyordi. İsrail, Litani Nehri'nin güneyine asker göndererek Hizbullah'ın bu bölgedeki etkinliğini azaltmayı amaçladı. Ancak bu operasyonlar, Hizbullah’ın askeri başarısı, uluslararası baskılar ve ateşkes anlaşmaları ile sınırlı kaldı.
İsrail'in Litani Nehri'ne yönelik operasyonları, genellikle kısa vadeli askeri stratejiler olarak kaldı. 1978 ve 1982'deki işgaller, Litani Nehri'ne kadar olan bölgede geçici kontrol sağladı ancak kalıcı bir çözüm getirmedi.2000 yılında İsrail, Güney Lübnan'dan tamamen çekildi ve Litani Nehri üzerindeki doğrudan kontrolünü sona erdirdi.
İsrail, işgal ettiği dönemde doğrudan Litani Nehri'nden su çekme projelerini uygulamaya koymamış olsa da, bu su kaynakları konusundaki ilgisi devam etmektedir. İsrail'in Litani Nehri üzerindeki planları ve uygulamaları, su kaynakları ve güvenlik stratejileri ile şekillenmiştir. Ancak, bölgedeki siyasi ve askeri dengeler, bugüne değin bu planların tam anlamıyla hayata geçirilmesini engellemiştir.
İsrail-Hizbullah Gerilimi bu kez neden daha yüksek ?
Birincisi, güvenlik durumu son aylarda birkaç nedenden dolayı önemli ölçüde kötüleşti: 7 Ekim saldırıları İsrail'in güvensizliğini derinden artırdı; İsrail-Lübnan sınırının her iki tarafında Kuzey İsrail'den yaklaşık 80.000 sivil ve Güney Lübnan'dan 75.000 sivil olmak üzere150.000'den fazla sivilin yeri değiştirildi. Lübnan ve Suriye'deki Hizbullah ve İran bağlantılı gruplar, İsrail'i vurabilecek menzilli silahlar stoklamaya devam ediyor; ve Hizbullah, BM Güvenlik Konseyi'nin (UNSCR) 1701 sayılı Kararını ihlal etmeye devam ediyor. Birlikte ele alındığında, bu faktörler zaten gergin olan Orta Doğu'da değişken bir durum yarattı.
İkincisi, İsrail ile Hizbullah arasındaki şiddet, neredeyse yirmi yıldır süren düşük seviyeli çatışmaların ardından son dönemde hızla tırmanmaya başladı. CSIS analizine göre, 7 Ekim'den bu yana Mavi Hat ve Golan Tepeleri çevresinde İsrail ve Hizbullah'ın dahil olduğu 4.400'den fazla şiddet olayı yaşandı.
Üçüncüsü, Amerika Birleşik Devletleri'nin hem Lübnan hem de İsrail için yıkıcı olacak ve ABD kuvvetlerini daha fazla hedefe koyacak daha geniş bir yangını ateşleyecek topyekün bir savaşı önlemek için diplomatik çabalarının yetersiz kaldığı görülüyor.
Johnston Planında Litani Suları
1953 yılında ABD Başkanı Eisenhower, Araplarla İsrail arasında arabuluculuk yapması ve suların paylaşımı noktasında nihai bir sonuç elde edebilmek için özel temsilcisi sıfatıyla Eric Johnston’ı bölgeye gönderdi. İlk aşamada görüşmeler umut verici olarak sürdü ancak anlaşma sağlanamadı.İsrailliler, Litani Nehri’nin de planlara dâhil edilmesi yönünde heyete baskı yaparken Araplar, İsrail’in Ürdün havzasından su taşımasının önlenmesi konusunda ısrar ettiler. Heyetin planına göre Şeria Nehri sularının %52’si Ürdün’e, %36’sı İsrail’e, %9’u Suriye’ye, %3’ü Lübnan’a ait olacaktı.Taraflar planı resmen onaylamadığı için planın hukuki bir değeri olmadı ancak taraflar plandaki oranlara uzun süre uydular. Fakat sonunda İsrail havzadan kullandığı suları arttırdı.1967 yılındaki savaş bir dizi çatışmanın sonucuydu. Bu çatışmalarda Ürdün Nehri sularının paylaşımı konusu önemli bir sebep ancak tek sebep değildi.
İsrail’in Ulusal Su Taşıyıcısı projesiyle nehir sularını havza dışına taşıması çalışmaları Arap Birliğini harekete geçirdi. Birlik, nehir sularının İsrail’e akışını engellemek için bir çevirme planı kararı aldı. Buna göre nehrin kaynaklarından Hasbani Kolu Lübnan’da Litani Nehri’ne, Banyas Kolu da Suriye’de Yermük Nehri’ne döndürülecekti.1 Ocak 1965’te Filistin el-Fetih, İsrail’in su tesislerine saldırı düzenledi.İsrail ordusunun Suriye’deki çevirme çalışmalarının sürdürüldüğü bölgeye mart, mayıs ve ağustos aylarında saldırdı, 1966’da İsrail savaş uçakları Banyas- Yermük Kanalı’nı bombaladı.Bu bölgedeki su kaynaklarının hakimiyeti 1967 “Altı Gün Savaşı”nın önemli sebeplerinden biri olmuştur.
Golan Tepeleri’nin Önemi
Golan Tepeleri, 1967 yılında 1.200 kilometrelik alanı İsrail tarafından işgal edilene kadar Suriye’nin elinde bulunan ve Filistin’le 100 kilometrelik bir sınıra sahip olan, bölgenin en verimli düzlükleri arasında olması itibarıyla da jeostratejik önemdeki yüksek tepelerdir. Bu tepelere sahip olmak Şam, Beyrut, Amman ve Filistin üzerinde doğal bir stratejik üstünlüğü beraberinde getirmektedir. Golan Tepeleri’ni elinde bulunduran tarafın Taberiye Gölü’nü de kontrol etmesi ayrıca önemlidir.
1967’de İsrail; Golan Tepeleri, Yukarı Ürdün Nehri ve Banyas kolunu denetimi altına alarak suyun kontrolünü büyük oranda tekelinde toplamıştır; halen kullandığı suyun büyük bir kısmının kaynağı da buradan gelmektedir. İsrail, 1981 yılında tek taraflı olarak Golan bölgesini ilhak ettiğini ilan etmiştir.
İsrail, 25 Nisan 2008’de Golan Tepeleri’nden çekilebileceğini duyurmuştur.Ancak tarafımızıdan yazılan bir makalede bunun asla mümkün olmayacağı ileri sürülmüştür(7). İsrail Başbakanı Netanyahu, 17 Nisan 2016’daki bakanlar kurulu toplantısını Golan Tepeleri’nde gerçekleştirmiştir. Toplantının ardından Golan Tepeleri’nin sonsuza kadar İsrail egemenliği altında kalacağını, Suriye’ye hiçbir zaman iade edilmeyeceğini ve uluslararası toplumun da Golan Tepeleri’nin İsrail toprağı olduğunu artık tanıması gerektiğini söylemiştir.Ancak bu adım kabul görmemiştir. Sadece Trump Yönetimi , 2019 yılında ABD başkanlarının 1967 savaşından sonra İsrail'in Golan Tepeleri’ni işgalinden bu yana sürdürdükleri bölgenin yasal ve siyasi statüsüne yönelik politikasında büyük bir değişikliğe giderek İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanımıştır.
Litani Nehri
Siyonist liderlik Litani Nehri sularına olan ilgisini henüz Yahudi göçmenlerin bölgeye yerleştiği yıllarda ortaya koymuştur. 1919 Paris Barış Konferansı’na giden Yahudi heyeti, Filistin’in kuzey sınırının Litani Nehri kıyılarına kadar uzatılmasını talep etmiştir. Aynı istek yine aynı yıl İngiliz Başbakanı’na da iletilmiş, ancak Siyonist liderliğin bu yöndeki ısrarları sonuçsuz kalmıştır.
Litani Nehrin’in uzunluğu 170 kilometre, nehir havzası ise 2.290 kilometrekaredir. Yıllık akış miktarı ortalama 700 milyon metreküp ile 1 milyar m3 arasında değişmektedir. Lübnan yönetimi geçmişten günümüze kadar ülkenin tarımsal su ihtiyacını Litani Nehri’nden karşılamış olup nehir üzerinde bir Hidroelektrik santral de vardır. Ancak sanayi atıkları, evsel atıklar ve tarımsal kimyasallar nedeniyle nehir çok kirlenmiştir.
Ürdün Nehri’ne kıyıdaş ülke olduğu halde Lübnan bu nehirden çok az bir pay almaktadır. Buna rağmen Litani suları Ürdün Nehir sistemine dâhil edilmeye çalışılmıştır. 2000 yılına kadar bölgede kalan İsrail, 20 yılı aşkın bir süre Litani sularını kullanmıştır
Güney Lübnan Nehirlerinin ve Golan Tepeleri’nin Jeostratejik ve Hidropolitik Önemi
Lübnan Dağları'ndan güneye doğru akan ve batıya doğru kıvrılarak Akdeniz'e dökülen Litani Nehri de dahil olmak üzere güney Lübnan'dan çok sayıda nehir geçmektedir. Bu nehirlerin kontrolü, birliklerin, hareketini kontrol etmek de dahil olmak üzere önemli bir stratejik özellik taşımaktadır. Bu nehirler aynı zamanda savaşta taktik avantajlar için kullanılabilecek doğal savunma tahkimatları olarak da hizmet vermektedir.
İsrail’in Litani Nehri Hedefi ve Golan Tepeleri
İsrail’in yıllık su potansiyelinin yaklaşık %25’i Golan Tepeleri’nden geliyor. Bu bölgeden gelen sular Taberiye (Galile) gölünü beslemekte ve İsrail’in su ihtiyacının üçte birini karşılamaktadır.
Ayrıca Golan tepelerindeki hakimiyet İsrail’e askeri güvenlik açısından olduğu kadar jeostratejik su ve enerji kaynakları güvenliği konularında önemli avantajlar sağlamaktadır.
Golan Tepeleri, Suriye, Lübnan, Ürdün, Filistin ve israil‟in sınırlarının kesiİtiği alanda yer almaktadır. Ortadoğu‟nun en önemli kentlerinden, Suriye‟nin de başkenti olan Şam‟a yalnızca 35 km, İsrail‟in en önemli kentlerinden ve limanlarından biri olan Hayfa‟ya ise yüz kilometreden daha az mesafededir. 1200 km2 si İsrail‟in, 270 km2 si BM‟in ve 390 km2 si ise Suriye‟nin kontrolünde olmak üzere toplamda 1860 km2 lik alan kaplamaktadır (2).
Özellikle Suriye Lübnan sınırında Golan Tepeleri’nin yükseltisi 3000 metreye yaklaşmakta ve bir nevi bölgenin yüksek karakolu konumuna gelmektedir. Golan tepeleri aynı zamanda İsrail‟in en önemli su kaynaklarından biri olan Taberiye gölünün de doğu sınırını oluşturmaktadır(2).
İsrail‟in su güvenlik alanı oluşturma stratejsi Golan Tepelerindeki su kayakları konusunda da kendisini göstermiştir. İsrail, Golan Tepeleri sayesinde Banyas ve Yermük nehirleri ile Taberiye gölünü kendi tekelinde bulundurmaktadır. Golan Tepelerindeki tatlı su kaynakları İsrail‟in Golan Tepelerindeki yeni yerleşim alanlarına yerleşen Yahudi halkı içinde çok önemlidir(2).
Golan Tepelerinin de önemli petrol yataklarına sahip olduğu bilinmektedir. Nitekim Amerika‟nın önde gelen petrol arama Ģirketi Genie Enerji ile İsrail Afek Petrol ve Gaz şirketinin birlikte yapmış olduğu aramalar sonucunda Golan Tepelerinde çok önemli bir keşif yapmıĢlardır. Bu keşifler sonucunda Golan Tepelerinin zengin hidro-karbon kaynaklarına sahip olduğu doğrulanmıştır (4). Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye toprağı olan ve İsrail işgali altında bulunan Golan Tepelerini "İsrail toprağı" olarak tanımasının sebebi olarak zengin petrol yatakları olduğunu öne sürenler bulunmaktadır. Nitekim İsrail‟in en önemli gazetesi Haaretz‟te “Washington‟un İsrail‟in Golan‟daki egemenliğini tanıması, Golan Tepelerinde keşfedilmesi beklenen büyük miktarda petrol ve doğal gaz üzerinde ABD ve İsrail‟in kontrol sağlamasını hedefliyor” şeklinde haber yapılmış olması Golan Tepelerinin zengin petrol yataklarına sahip olduğuna işarettir (2).
İsrail'in Güney Lübnan Harekatının Hedefleri ve Seçenekleri
CSIS Raporunda değişen stratejik ortam ve Hizbullah'ın gelişen yetenekleri ışığında İsrail'in elinde 4 seçenek olduğu ileri sürülmüştür (1). Bunlar ;
-
- 7 Ekim öncesi statükoya geri dönmek ve caydırıcılığı öne çıkartmak,
- Hizbullah’ın yeteneklerini yok etmek ve onu İsrail'in taleplerine uymaya zorlamak için Hizbullah'la topyekun bir savaş başlatmak,
- Hizbullah’a baskı uygulamak ve güçlerini İsrail sınırından uzaklaştırmak için Hizbullah ile sınırlı bir savaşa girmek ve
- Lübnan’ın Güneyinde Birleşmiş Milletler GK 1701 kararlarını 'i daha iyi uygulamak için zorlayıcı diplomasi kullanmak. (Bu karara göre Mavi Hat ile Litani Nehri arasındaki bölgede Lübnan Ordusu ve BM gücü ’nun dışında başka bir silahlı güç ve askeri mühimmat bulundurulmayacak)
Bu kriz İsrail Askeri harekat yapmadan yönetilebilir mi ?
Bazı ABD Merkezli strateji masalarında bölgede savaşın genişlemesine yönelik İsrail adımlarının ABD için önemli ve olumsuz etkileri olacağı konuşulsa da bu sürecin ilerleyeceği ve ABD ‘nin de silah desteğinin süreceği görülmektedir. CSIS gibi strateji merkezlerinde yayınlanan makalelerde bölgede sınırlı biçimde bile olsa topyekün bir savaşın felaketle sonuçlanabileceği ve ABD’nin bundan zarar göreceği yazılmaktadır.
Bu analizde “Hem Lübnan hem de İsrail için. ABD ordusu zaten gibi bir dizi tehdide karşı koymakta aşırı zorlanmaya başladı. Ayrıca Çin, Tayvan çevresi de dahil olmak üzere Hint-Pasifik'te ve Güney ve Doğu Çin Denizlerinde artan gerginlik ; Kuzey Kore’nin konvansiyonel ve nükleer yeteneklerini arttırması ve ve Güney'le provokatif nükleer çatışma tehdidinde bulunması, ve Ukrayna’da yıpratma savaşı yürüten Rusya ABD ve müttefiklerini tehdit eden hususlar olarak ortaya çıkıyor.” denmektedir(1).
Bölgede topyekün bir savaşa yol açacak bir girişimin Orta Doğu ve ötesindeki halklar arasındaki gerilimin de artmasına neden olacaktır. Hizbullah’ın Güney Kıbrıs Rum Kesimini açıkça tehdit etmesi bunun göstergesidir. Ayrıca Doğu Akdeniz’deki doğalgaz platformları ve kıyılardaki askeri tesislerin yanısıra ticari tesisler de İran destekli gruplar tarafından hedef alınabilecektir. Bu terörist saldırılardan bölgedeki enerji ve diğer ticari tesisleri koruma çabası yıllara yayılan çok masraflı ve gerilimli bir süreç olabilir. Bu sürekli gerilimin petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artış dahil birçok zincirleme olumsuz etki yaratacağı söylenebilir.
CSIS Raporuna göre bölgede büyük bir savaşın aynı zamanda önemli insani sonuçları da olacaktır. Hizbullah'ın roket ve füze sistemleri nedeniyle İsrail’in tehdit altında olduğu söylenebilir. Ancak İsrail Demir Kubbe ile bu tehditi en aza indirebilecek güce sahiptir. İsrail’in kara kuvvetleri Hamas’ın kara kuvvetlerinden çok daha güçlü olup yeniden bir Güney Lübnan işgalinde en büyük muhalefet ve baskı İsrail’in kendi toplumundan gelecektir.
Ayrıca Hizbullah'ın Güney Lübnan'daki tahkimatları da çok sağlam olup İsrail’in kayıplarını arttırabilir. Halihazırda ciddi bir krizde olan Lübnan ekonomisi , yüz binlerce insanın yerinden edilmesiyle ve altyapının tahrip edilmesiyle tamamen çökebilir(1).
Aslında yakın geçmişte Amos Hochstein gibi ABD'li yetkililer Güney Lübnan’dan yabancı tüm askeri güçlerin çekilmesi ve bölgede sadece Lübnan Ordusuna ait birliklerin bulunmasına yönelik müzakereleri başlatmıştı. Ayrıca Fransa İsrail’e, Hizbullah’a ve Lübnan’a üç aşamalı bir kalkınma planı önermişti(1). Ancak bölgede İsrail ekseninde gelişmeye başlayan bölgenin yeniden dizaynına yönelik planlar bu müzakerelerden sonuç alınmasını engelledi.
Sonuç olarak, İsrail’in bölgede topyekün bir savaşı tetikleyebilecek Güney Lübnan’ı işgali’nin gerçekleşme olasılığı çok yüksektir. Bu planın çok önce hazırlandığı ve Gazze işgali ile birlikte ele alınıp uygulanması gerektiğine karar verildiğine yönelik emareler artmaktadır. İsrail, ABD desteğini daha doğrudan alabilmek için Güney Lübnan Harekatını ABD seçimleri sonrasına erteleme alternatifine de soğuk bakmaktadır. Bunun nedeni; Gazze ve Güney Lübnan harekatı süreçlerinin iç ve dış kamuoyundaki psikolojik etki süreçlerini birlikte yönetme çabası ve Netenyahu’nun sürekli askeri ilerleme ve yeni güvenlik alanları yaratma sürecine olan ihtiyacıdır.
İsrail Bölgeyi Sivillerden Temizledi
Doğuda Suriye'nin Golan Tepeleri'nden batıda Nakura kasabasına kadar uzanan 120 kilometre uzunluğundaki Lübnan-İsrail sınırında Hizbullah ile İsrail arasında yaşanan çatışmalar, Litani Nehri'nin güneyindeki kasabalardaki ailelerin yaklaşık yüzde 75'inin kıyı kentlerine yönelmesine neden oldu(6). Birleşmiş Milletler rakamlarına göre yerinden edilenlerin sayısının yaklaşık 86 bin kişiye ulaştığını ve bunların büyük bir kısmının Sur, Sidon, Beyrut ve Lübnan Dağı'na yayılmış barınma merkezlerinde bulunuyor(6).
Litani Nehri: İsrail’in Asırlık Stratejik Hedefi
Manda dönemi boyunca daha fazla göç alabilmek için Filistin'in kapasitesinin arttırılması konusunda çok çaba sarfedilmişti. O dönemde Litani Nehri, Fransız mandası altındaki bölgeye dahil edilmişti ve gelecekteki Yahudi Anavatanının bir parçası olarak yer almıyordu.
Palästina dergisinin 1927 tarihli bir baskısında tarım uzmanı Herman Hirsch’in Filistin'deki gübre durumuyla ilgili bir raporu yer aldı[1]. Bu raporda güherçile üretme araçlarının geliştirilebileceğinden söz ediliyor ve bu süreç çok fazla elektrik gerektirecektir, ancak “belki de Kuzey Filistin'deki Litani bu amaca uygun olabilir” deniyordu. Yahudi Anavatanının sınırları dışındaki bir su kaynağına yapılan atıflar Litani Nehri'nin Siyonist düşüncede sahip olduğu güçlü konumu göstermekteydi. Bu ilgi daha sonra da devam etti.
Litani, Siyonist liderlik tarafından unutulmadı. 1942'de olağanüstü bir Siyonist konferansında konuşan, o zamanlar Yahudi Ajansı'nın (yani kabinenin) başkanı olan David Ben-Gurion, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki Filistin'in geleceği hakkındaki görüşlerini açıkladı. Burada ele alınan konular arasında tarımsal üretim de vardı ve Ben-Gurion'a göre en büyük potansiyel Filistin'in güneyindeki Negev çölünde yatıyordu. Burası bir çöl olduğundan yerleşim ve tarım için büyük bir sulamaya ihtiyaç duyuyordu Suyun getirilebileceği nehirler kuzeydeki nehirler (Yarkon, Ürdün, Yermuk, Litani)”olarak düşünüldü[2]. Konuya kısaca değinilmişti, ancak Siyonistlerin Yahudi Anavatanı dışından su elde etmeye yönelik güçlü stratejileri de ortaya çıkmıştı.
İsrail’in Kuruluşundaki Su Güvenliği Planı
1917 Balfour Deklarasyonu ile İngiltere’den Filistin mandası topraklarında kurulacak bir ‘Yahudi Ulusal Evi’ sözü alan Siyonist liderler, 1919’da Deklarasyon sonrası çizilen sınırların değiştirilmesi talebinde bulundular.Daha doğrusu önemli su kaynaklarının Filistin mandasına, sonrasında da Yahudi devletine dahil edilmesini talep etiler(9).
Siyonist liderler henüz kurulmamış olan İsrail’in sınırlarını su havzalarına göre çizmeye ve Litani Nehrini de bu sınırlar içine almaya çalıştılar Bu telep reddedildi ve Yahudi göçleri sonucu bölgede nüfusun oldukça artmasıyla su problemi acil hale geldi. İsrail su kıtlığı problemini çözmek için uluslararası anlaşmaları ihlal eden bir projeyi hayata geçirdi(9). Lowdermilk Planı (1944) Ürdün Nehri’nin sularının yönünün tek taraflı olarak değiştirilip havza dışına çıkarılmasını, Yahudi yerleşimlerine su sağlanmasını ve Necef Çölü’nün sulanarak tarıma uygun hale getirilmesini öngörüyordu. 1953’te yapımına başlanan, İsrail ile Arap komşuları arasında çatışmalara sebebiyet veren, günümüzde halen çalışmakta olan İsrail Ulusal Su Taşıyıcı Kanalı Lowdermilk planı doğrultusunda yapılandırıldı. İsrail, dev boru hatları, açık kanallar, yer altı tünelleri ve pompa istasyonlarından oluşan bu 130 kilometrelik Taşıyıcı Su Hattı ile ülkenin kuzeyindeki su kaynaklarını güneydeki tarım arazileriyle buluşturdu.
Siyonist liderliğin Litani’ye olan ilgisi Paris Barış Konferansı sırasında açıkça ortaya çıktı. 1919'da tarım bilimci Aaron Aaronsohn bu yola öncülük etti. Filistin ve Güney Lübnan'ı incelemiş ve Yahudi Anavatanının geleceğini güvence altına almak için Litani Nehri'nin gerekli olduğuna ikna olmuştu. Onun asıl düşüncesi ekonomikti ve bu da su temini anlamına geliyordu.İsrail’in ilgi alanını kuzeye, Güney Lübnan'a doğru genişletmesi yaklaşımı genel olarak onaylanmış görünüyordu. Ancak Litani farklı bir havzaya aitti ve bu nehrin kaynağından tümüyle kontrol edilmesi öneriler arasında yoktu. Bu yaklaşım Litani'yi Negev Çölüne yönlendirmekten söz eden David Ben-Gurion'un önerisinin tam tersiydi. Ben-Gurion’a göre Yahudi Anavatanı Litani'ye kadar uzanıyordu ama nehre olan ilgisi öncelikle onun askeri stratejik öneminden kaynaklanıyordu. Kendisi bu noktaya daha 1918 yılında değinmişti ve uzun siyasi kariyeri boyunca bu görüşünü değiştirmedi. Başbakanlık yaptığı iki dönem arasındaki dönemde bu fikrini daha da geliştirdi. Yeni planı; Güney Lübnan'ın Litani'ye kadar işgal edilmesi ve Beyrut'taki sadık Maruni hükümetiyle ittifak yapılarak , İsrail'e karşı oluşan Arap birliğini parçalamanın ilk adımlarının atılmasıydı.
1948 savaşında İsrail Ordusu( IDF), Litani'ye ulaştı ancak Güney Lübnan'ın tamamını işgale çalışmadı ve ateşkes anlaşmaları kapsamında geri çekildi. Daha sonra Lübnan'a doğru genişleme yaklaşımı İsrail'de genel olarak onaylanmadı (bu görüş Ben-Gurion tarafından da dile getirildi). Bu düşünce farklılığının nedenleri ; o dönemde bu tür bir genişlemenin getireceği pek çok zorluğun yanı sıra, Lübnan'la bir anlaşma umudu taşınması olarak açıklanmıştı.
İsrail’in Güney Lübnan stratejileri
Ancak1950'lerin ortalarında Lübnan'la herhangi bir işbirliğinin olmayacağı giderek daha belirgin hale geldi. Johnston Planı kapsamına Litani Nehrinin de alınarak Litani Nehrinin Ürdün nehri ile birlikte değerlendirilmesi kabul görmedi. Böylece Litani Nehri İsrail için siyasi olarak erişilemez hale geldi ve Ben-Gurion'un büyük planı öne çıktı.Litani bir savaş hedefi olarak görüldü ve hatta daha sonra 1978’de Litani Askeri Operasyonu yapıldı. Ancak İsrail, o günlerde olduğu gibi bugün de askeri anlamda daha güçlü taraf olmasına rağmen Litani Nehri tamamen Lübnan’ın kendi sınırları içerisinde aktığı için siyasi olarak zorlandı.Bugün de Litani nehri Lübnan sınırları içinde akmaktadır. Ancak bölgede yaşanacak olan gelişmelerden Lübnan’ın siyasi bütünlüğünün etkilenmesi riski yüksektir. Bugün bölgeye yönelik yapılacak yeni bir askeri operasyon Lübnan’ın istikrarsızlaşması ile ortaya çıkacak yeni durumu da dikkate alan bir siyasi hedefe sahip olabilir.
ABD: Litani Suyu Gazze’ye Aksın (1955)
Johnston Planı sonrası ABD İsrail’e Litani Nehri sularının daha sonraki bir tarihte konuşulması olasılığından söz etti. İsrail'in iddialarını ertelemesine ve Litani Nehri projesine dahil olmasına rağmen ABD, Litani'nin yönünü değiştirmeyi düşünmeye hâlâ açıktı ve Şubat 1955'te İsrail'deki Amerikan Büyükelçiliği, Litani sularının Gazze Şeridi'ndeki durumu iyileştirebileceğine işaret etti(9).
Bu bölgeye ilişkin beklentiler oldukça kötüydü ve rapora göre ekonomik kalkınma ve mültecilerin kalıcı olarak Gazze Şeridi’ne yerleşmeleri için tek çözüm Lübnan nehrinin kullanılması olacaktı. Bu önerinin, İsrail'in suyun başkalarına aktarılmasına izin vermesi ve Lübnan'ın da sularını diğer Araplarla paylaşma konusundaki istekliliği sayesinde mümkün olabileceği kaydedildi. Ayrıca bu girişimin pahalı olacağı ancak “İsrail'in komşu Negev bölgesine getireceği Ürdün Nehri suyu projesinden daha pahalı da olmayacağı konuşuldu. Ancak Litani suyu ne Gazze’ye ne de Negev Çölüne transfer edilemedi.
Litani Nehri İsrail’in Gündeminden Düşmez
Litani Nehri Siyonizm ve İsrail tarihinin içinden akar. Ancak bu nehrin Siyonistlerin ve İsraillilerin bu bölgede aldığı her stratejik kararın arkasındaki itici güç olduğunu iddia etmek de zordur. İsrail’in kuruluş döneminde Litani Nehri birkaç gez gündeme gelmiş daha sonra rafa kaldırılmış ancak tekrar gündemin üst sıralarına çıkmıştır.
Örneğin; İsrail’in Litani hedefi 1956'nın küllerinden yeniden doğmuş ve 1978'de İsrail Ordusu çarpıcı adı 'Litani Operasyonu' olan bir operasyonla Güney Lübnan'a girmişti. 1982'de İsrail, Güney Lübnan'ı Litani nehrine kadar kalıcı olarak işgal etti(9). Bu kararların arkasındaki bir dizi faktörün arasında İsrail’in Litani Nehrine sahip olmak istemesin olduğu da söylendi. Her ne kadar İsrail bu dönem içinde Litani suyunu kullanmış ancak bir başka bölgeye çevirmemişti. İsrail 2000 yılında Lübnan’dan çekilmiş olsa da Litani ile ilgili planlarından tümüyle vazgeçtiği söylenemez.
Bugünlerde İsrail’in Güney Lübnan’a beklenen askeri harekatının hedeflerinin daha öncekilerden farklı olma ihtimali yüksektir. Bu harekatın askeri ve siyasi hedeflerine bağlı olarak İsrail Litani Nehri ile ilgili asırlık stratejisini uygulamaya koyabilir. İsrail bundan sonraki askeri güvenlik ve su güvenliği planlarını Gazze ve Batı Şeria’daki Filistinli nüfusun hangi topraklarda yaşamaya yönlendireceğine göre yapacaktır.
Negev Çölü Alternatifi gündeme gelir mi ?
2023 yılının Ekim ayında Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi Negev (Necef) Çölü’nden, İsrail'in Gazze'deki operasyonlarını sona erdirene kadar Gazze’li Filistinlilerin gönderilmesi için alternatif bir yer olarak söz etmişti.
Bu bölge, Filistinlilerin Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nden kitlesel olarak tahliye edilmesi projelerinde veya ‘arazi takası’ olarak bilinen projelerin farklı biçimlerinde gündeme gelmişti. Uzmanlar 1950'li yıllardan bu yana Negev Çölü fikrinin, Filistinlilerin sürgün edileceği alternatif bir hedef olarak önerildiğini ancak sonuç alınamadığını belirtmektedir.
Necef Çölü, işgal altındaki Filistin topraklarının güneyinde 14 bin kilometrekareden fazla bir alanı kaplamasına rağmen Filistinlilerin tahminlerine göre nüfusu 100 bini geçmiyor. Buradaki yaklaşık 46 köyün nüfusu 400 ile 5 bin arasında değişiyor.
İsrail'in bu kez Gazze’de uyguladığı işgal ve Güney Lübnan için planladığı askeri harekatlarının kalıcı hedefleri daha öncekilerden farklı olacaktır. Bu hedeflerden bazılarının Gazze ve Batı Şeria’daki Filistinli nüfus yükünü komşu ülkelere kaydırmak veya bu hedefe yönelik kalıcı adımlar atmak olduğu söylenebilir. Ancak bunun başarılması geçmişte olduğu gibi bugün de zor görünmektedir.
Bu durumda İsrail Filistinlileri başlangıçta kısmen Negev Çölüne yönlendirebilir. Böylece bir plan dahilinde Gazze’de sosyal-demografik değişim ve mutlak askeri güvenlik sağlama projesini daha kolay uygulamaya koyabilir. Bu bölgede ihtiyaç duyulan su konusunda daha önceki planları raftan indirebilir. Bu nedenle İsrail’in gerçekleştireceği Güney Lübnan harekatı, bölgede su denklemi dahil olmak üzere birçok konuda hazırlanan orta ve uzun vadeli planların uygulanmasına yönelik bir adım olacaktır.
Genel Değerlendirme
26 Haziran 2024 ‘de Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan İsrail ve Hizbullah arasındaki gerilimin gölgesinde İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ile biraraya geldi. ABD Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby’nin , “Ortadoğu’da ikinci bir cephenin açıldığını görmek istemiyoruz” sözlerine rağmen İsrail’in Güney Lübnan’a harekatını görmek üzereyiz. ABD’nin etkili strateji masaları bu harekatın ABD çıkarlarına çok uygun olmadığı görüşünü savunsalar da İsrail’in planları zamanlama açısından ABD ‘yi sıkıştırmaktadır.
ABD bölgede oluşabilecek bir diğer istikrarsızlığın hedefleri arasında olmak istememektedir. B u nedenle açılacak yeni cepheye ABD’nin tam desteği yok gibi görünse de İsrail’in harekat’a başlaması bu desteğin mevcudiyetini ortaya çıkartacaktır. Çünkü bu bölgede değişimi hızlandıracak ikinci cephe harekatının ne başlatılması ne de sürdürülmesi ABD ve diğer bölgesel müttefiklerle anlaşma içinde olmadan mümkün değildir.
İsrail Lübnan’a yönelik olarak çeşitli dönemlerde askeri harekatlar gerçekleştirmiştir: Özellikle 1982 Lübnan Savaşı ve 2006 Lübnan Savaşı, İsrail'in Hizbullah'a karşı yürüttüğü büyük çaplı askeri operasyonlar olarak öne çıkar. Bu operasyonların her biri, farklı askeri, politik ve stratejik amaçlarla gerçekleştirilmiştir. Çok yakın bir gelecekte İsrail’in Güney Lübnan’a başlatacağı yeni askeri harekat’ın Lübnan sınırında güvenliği sağlamak ve sınır ötesinden gelen füze ve roket saldırılarını önlemek gibi geçmiştekilere benzer bir amacı olsa da bu kez farklı bazı amaçları olduğu da söylenebilir.
İsrail bu kez Lübnan’a yeni sınırlarını tayin etmek için girecek ve bu bölgede kalıcı olacaktır. Bunun en temel nedeni bölgenin jeopolitiğinde son yıllarda yaşanan hızlı hareketlilik ve Suriye ve Irak’ın siyasi sınırlarının ve yönetimlerinin değişmesi ihtimalidir. İsrail bu harekatı ile Lübnan’ın resmi siyasi sınırlarını değiştirecek ve bölgede sınırların değişme sürecini hızlandıracak önemli bir adım atmış olacaktır. Bölgede sıcak çatışmaların artacağı ve yeni bir güvenlik dengesinin oluşacağı bir başka döneme girilecektir.İsrail’in bölgedeki Hizbullah güçlerini Litani Nehrinin kuzeyine itmesi halinde bu destablizasyonun Lübnan’dan başlayacağı söylenebilir.
İsrail’in bu harekatının hedeflerinden biri de su güvenlik alanını genişletmek olacaktır. Ancak bu harekat orta ve uzun vadede Ortadoğu’nun Su Denklemine yönelik sonuçları da beraberinde getirecektir.
İsrail bu harekatla stratejk ve askeri güvenlik alanı oluşturmanın yanısıra Golan Tepeleri ve Litani Nehrini kısmen kontrol ederek su güvenlik alanı için daha çok geleceğe yönelik bir adım atmış olacaktır. Operasyon ile Litani nehrine kıyıdaş ülke olacak olan İsrail, en azından bu bölgeye yönelik planına su temini için Litani suyunu kullanacaktır.
Litani Nehri, Lübnan'ın hem ekonomik hem de ekolojik açıdan kritik bir unsuru olarak büyük bir öneme sahiptir. Bu nedenle İsrail aşırı kirlenmiş Litani suyunun eşit paylaşımına yönelik kısa dönemli bir hidropolitik stratejiye sahip olmayacaktır. Ancak bu bölgedeki sürekliliğini sağlayacak önemli bir doğal kaynak olarak kullanacaktır.Ayrıca İsrail, bu kuzeye doğru sınır genişletme harekatı ile tatlı suyunun yaklaşık beşte birini sağlayan Golan Tepelerinin güvenliğini de arttırmış olacaktır.
Kaynakça
[1] Seth G. Jones, Daniel Byman, Alexander Palmer, and Riley McCabe (2024)” The Coming Conflict with Hezbollah” CSIS BRIEFS -MARCH 2024 | WWW.CSIS.ORG
[2] ÇETİNTAŞ V, SÖNMEZ, E.M. (2023) Golan Tepelerinin Coğrafi ve Stratejik Potansiyeli Ve Önemi* ASSAM ULUSLARARASI HAKEMLİ DERGİ (ASSAM-UHAD)-ASSAM INTERNATIONAL REFEREED JOURNAL CİLT: 10 SAYI: 22 YIL: 2023
[3] Hirst, David (2010) Beware of Small States. Lebanon, battleground of the Middle East. Faber and Faber. ISBN 978-0-571-23741-8 p. 204. Gives the number of small towns and villages as 150
[4] Mikhail, L. (2016, Ocak 11). işgal edilmiş Golan Tepeleri: İsrail Suriye‟nin doğal kaynaklarını nasıl sömürüyor? Eylül 5, 2021 tarihinde Medyasafak.net: https://www.medyasafak.net/haber/1910/isgal-edilmis-golan-tepeleri-israil-suriyenin-dogal kaynaklarini-nasil-s%C3%B6muruyor-1910 adresinden alındı
[5] Sınmaz, Kadriye, Ortadoğu’da Su ve Barış: İsrail’in Su Gaspı ve Bölgesel Politikaları, İNSAMER, Araştırma 51, Aralık 2017.
[6] Tony Bouloss İsrail ve Hizbullah 86 bin kişiyi Lübnan'ın içlerine kaçmaya zorluyor 30 Ocak 2024. https://www.indyturk.com/node/694191/d%C3%BCnya/i%CC%87srail-ve-hizbullah-86-bin-ki%C5%9Fiyi-l%C3%BCbnan%C4%B1n-i%C3%A7lerine-ka%C3%A7maya-zorluyor
[7] Yıldız, Dursun, (2008) “Golan Tepeleri’nin Hidro-Stratejik Önemi ve İsrail’in Su Güvenliği”, Cumhuriyet Strateji, S. 213, 2008
[8] Bilen, Özden, Ortadoğu Su Sorunları ve Türkiye, TESAV, Ankara, 2009.
DURSUN YILDIZ
İnşaat Mühendisi
Su Politikaları Uzmanı
1958 yılında Samsun’da doğdu .1981 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden mezun oldu. Askerlik görevinden sonra DSİ Genel Müdürlüğünde çalışmaya başladı. Bu dönemde Hollanda ve ABD’de lisansüstü mesleki teknik eğitim ve uygulama programlarına katıldı. ATAUM’ da “AB Temel Eğitimi ve “Uluslararası İlişkiler Uzmanlık Programları” nı izledi. Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma Merkezi’nde Su Politikaları alanında Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. DSİ’ de Teknik Araştırma ve İçme suyu Dairesi Başkanlıkları’nda Şube Müdürlüğü ve Daire Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Bu dönem içinde Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi ve Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma Merkezinde ve 2021 yılında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Uluslararası Su Politikaları Bölümünde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak ders verdi.Dursun Yıldız 2007 yılında DSİ’den emekliye ayrılan Dursun YILDIZ’ ın su yapıları hidroliği ,su kaynakları yönetimi,su diplomasisi, sınıraşan sular, ve hidropolitik alanlarında yurt içi ve yurt dışında yayınlanmış çok sayıda teknik rapor, bildiri ve makalelerinin yanı sıra 15 adet kitabı vardır. TEMA Bilim Kurulu Üyesi olan Dursun Yıldız halen kendi müşavirlik ve mühendislik şirketini yönetmekte, International Journal of Water Management and Diplomacy Dergisinin editörlüğünü yapmakta ve Su Politikaları Derneğinin yönetim kurulu başkanlığını yürütmektedir.
[1] Hermann Hirsch. „Palästinensische Düngungsfragen‟ Palästina Heft 12 1927, www.compactmemory.de, 572-581. „Vielleich wäre dafür der Litani im Norden Palästinas geeignet‟.
[2] David Ben-Gurion, Palestine in the post-war world: address (London: The Jewish Agency for Palestine, 1942), 5-7; Morris 2000, 106-111, 167-173.
Makalenin PDF Formatı için lütfen tıklayınız
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın
Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın