ÜLKEDE SU BARIŞI DÜNYADA SU BARIŞI 

Dijital Dünya ve Dijital Su Teknolojileri

Su Yönetiminde Dijital Dönüşüm ve Ekolojik Duyarlılık Şart

 

Dursun Yıldız

İnş Müh. DSİ Eski yöneticisi ,Su Politikaları Uzmanı, TEMA Bilim Kurulu Üyesi,

5 Mayıs 2023 

Artık suyun önemini anlama dönemini tamamlayıp önümüzdeki riskleri yönetme  dönemine geçmeliyiz

Su  yöneticileri ve su kullanıcıları ve toplum olarak artık suyun önemini anlama döneminden, ortaya çıkan tehditleri önleme dönemine geçmek zorundayız. Bu aşamaya geçmek için nüfus artışı,kirlilik,kırsaldan kentlere göç gibi birçok nedenin yanına uzun dönemdir sonuçlarını yaşadığımız olağanüstü meteorolojik olaylar ve  iklim değişikliği de eklendi.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli BM bünyesinde 1988’de oluşturuldu. 33 yıldır çalışıyor. 6 adet Değerlendirme Raporu yayımladı. Yayımladığı her raporda durumun bir  öncekinden daha riskli hale geldiğine dikkat çekti. Son Raporda sera gazı salımının arttığı, küresel bölgesel sıcaklıkların çok hızla yükseldiği, ortalama sıcaklıkta sanayi öncesi döneme göre 1,5 0C artış hedefini tutturmanın artık mümkün olmadığı, belirtiliyor. Ayrıca  yağış rejimi ve desenlerinin değişmekte olduğu, kurak dönemlerin sıklaşacağı, olağanüstü meteorolojik olayların artacağı şiddetli yağışların sıklaşacağı öngörüleri daha net olarak vurgulanıyor.

Sürdürülebilir Su Yönetimi

Sürdürülebilir Su Yönetimi  Ekonomik, Ekolojik, Sosyolojik hedefler arasındaki dengeyi  dikkate alarak bütünleşik, katılımcı, şeffaf bir şekilde yapılır. Ancak gerek merkezi kurumlardaki gerekse yerel yönetimlerdeki su ve atıksu yönetimi anlayışımız, çoğu zaman  ekoloji-ekonomi dengesini sağlamakta zorlanmış ve ekolojiden ödün vermiştir. Bu ödünlerin verilmesine zorunlu olunduğuna yönelik çeşitli nedenler de sıralanabilir. Hatta bunların bazıları anlayışla da karşılanabilir. Ancak doğanın bu tahribatını ve bozulan dengenin önümüze koyduğu faturayı  görerek aynı yönetim anlayışını sürdürmek kabul edilemez.

Yeterli ve sürekli olarak temiz suya ulaşım ve sağlıklı bir çevrede yaşamak temel bir canlı hakkıdır. Ancak bunu savunmak yetmez. Uygulayabilmek gerekir ve bunun uygulamada gerçekleşmesi katılımcı, toplumcu-gerçekçi bir politikaya ihtiyaç gösterir. Fakat bunun aksine ekonomik ve politik nedenlerle popülist politikalar uygulanmakta ve doğal hayatın sürdürülebilir olmasının sesi olan  sivil toplum kuruluşları genellikle gözardı edilmektedir.

Düşünce Değişikliği Gerekli

Bugün su kaynaklarımızı toplumsal ve ulusal çıkarlarımızı dikkate alarak kullanmak ve yönetmek için kullanıcılar ve yöneticiler olarak bir düşünce değişikliğine ihtiyacımız var. Bu değişikliği yenilikçi tüm gelişmeleri ulusal ve toplumsal çıkarlarımızı önceleyerek gerçekleştirmeli ve suyun sadece temini anlayışından suyun bütünleşik yönetimi anlayışına geçmeliyiz. 

Özetle ; popülist su temini politikaları yerine,  toplumcu gerçekçi ekosistem tabanlı su yönetimi politikalarına geçmemiz lazım. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek hatasını sürdürmemeliyiz. Bunun ulusal, ekonomik, sosyal ve toplumsal bedeli ağır olmaya başlamıştır. Atıksu yönetimi, su yönetiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. Su yönetiminin tüm alanları gibi atıksu yönetiminde de paradigma değişikliğine ihtiyacımız var. Burada atıksuyu kısmen arıtıp deşarj etmek yerine tam arıtıp bu suyun geri kazanımına yönelmeliyiz. Artık kirli su, atık su gibi kavramların yerine “arıtılmış çevrimiçi  su” gibi kavramları  kullanmaya başlamalıyız. Bunu sadece kısıtlı olan su kaynaklarına ilave su kaynakları üretmek için değil  aynı zamanda su kalitesi yönetimi kapsamında ekolojik dengeyi bozmamak için yapmalıyız. Ülkemizde arıtılarak geri kazanılan suyu, ya doğrudan endüstri veya tarımda ya da yeraltı suyu veya yüzeysel su  rezervuarlarında  depolayıp diğer uygun alanlarda kullanmak için çalışmalarımızı arttırmalıyız.

Toplam su kullanımımız içindeki oranı az da olsa arıtılmış atıksu kullandığımız alanlar mevcut.Ancak bu kullanımı planlı ve dikkatli bir şekilde arttırmamız gerekiyor.   Bu da sadece teknik ve ekonomik imkanlar sorunu olmayıp, su kalitesini korumak anlayışı ile başlayan bir ekoloji tabanlı düşünme kültürü oluşturma konusudur. 

Yeraltısularımız Çok Değerli

Yeraltı sularımız en stratejik ve en değerli su kaynaklarımız.. Herkes aynı fikirde ama koruma ve verimli kullanım açısından ilerleme kaydedemiyoruz. Biz Su Politikaları Derneği olarak bu konuyu yazdığımız raporlarla sürekli gündemde tutmaya çalışıyoruz. Yeraltı sularımızın % 85’i tahsis edilmiş durumdadır. Ancak yeraltı suyu havzalarının kullanım beslenim dengesini koruyamıyoruz. Sadece izliyoruz ve seviyenin düştüğünü açıklıyoruz. Bunun temel nedenleri artan ruhsatsız kuyular ,kontrolsüz aşırı  çekimler ve denetim eksikliği olarak sıralanabilir.  Burada sanayi tesislerinin su çektiği  kuyularında kısmen bir denetim sağlandığını  ama tarımsal sulamada bu denetimin sürekli ertelendiğini belirtmemiz gerekiyor.

Türkiye’nin su yönetiminin en acil konusu sadece yasaklayıcı tedbirlerle değil ama, havza ölçeğinde bütüncül ve katılımcı bir yönetim anlayışıyla acil önlem alınmasıdır. Çünkü geç kalırsak yeraltı sularımızı kalite ve miktar açısından geriye getirmek çok uzun zaman alacak ve bize çok pahalıya mal olacaktır. Burada şimdi ne yapılmalı sorusu akla gelebilir.. Suyun akılcı planlı ve verimli yönetimi konusunda alınması gereken her türlü tedbir en anlaşılır şekilde  son 10 yıldır hazırlanan Havza Koruma, Havza Stratejik Planlama, Havza Yönetim, Ulusal Su Planı gibi birçok planda yer almaktadır.. Ancak bu planların artık tozlu raflardan indirilip katılımcı ve şeffaf bir anlayışla uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir.

Doğa Temelli Çözümler ve Yeşil Dönüşüm

 Önümüzdeki dönemde su yönetiminin dikkate alması gereken en temel kavramlar, doğa temelli çözümler ve artan su-enerji-gıda ve ekoloji ilişkisi olacaktır. Katılımcılık, şeffaflık, bütünleşik yönetim anlayışı gibi temel kayramları artık  saymıyorum. Bunları geçmiş olmamız lazım ki ekosistem dengesine verdiğimiz zarar ile doğanın kendisini bizden koruma refleksinin gazabına uğramayalım. Bunun için su yönetiminde İngilizcede nexus olarak geçen, sektörler ve doğal çevre arasındaki  bağlantıyı  ve dengeyi gözeten bir anlayışa ihtiyacımız var. Bunu su havzası ölçeğinde bütünleşik bir anlayışla yapabiliriz. Diğer taraftan  artık su-enerji-gıda ve ekoloji alanlarının herbiri teker teker ulusal güvenlik konusu olarak kabul edilmektedir. Bu durum ülkelerin bu sektörlerin bağlantıları üzerinden işbirliği arayışları yaratabileceği gibi bu kaynakların  güvenlikleştirilmesi sonucunu da doğurabilecektir. Türkiye, bu sonucun kolaylıkla ortaya çıkabileceği bir coğrafya olan Ortadoğu ile sınıraşan sular ilişkisi olan bir ülkedir. Su kaynaklarımızı bölge barışı ve istikrarı için kullanma politikamızı sürdürmek için  bölgenin su yönetiminde yenilikçi ve yönlendirici ülkesi olmak gibi yüksek politika hedefleri koymalıyız. Burada da disiplinlerarası bir düşünce tarzını ve su yönetiminin yenilikçi temel kavramlarını dikkate alarak ilerlememiz gerekmektedir.

Dijital Dönüşüm İçin Hazırlık Yapmalıyız

Dünya’daki dijital dönüşümü, doğa tabanlı su yönetimi anlayışını, yeşil dönüşümü, yeşil mutabakatı, enerji-su-gıda-ekoloji ilişkisini ve  bunların uygulanmasının önündeki eşikleri daha çok konuşmalı ve bunlar için  gerekli hazırlıkları yapmalıyız.

Öncelikle dijital okur yazarlığımızın arttırılması  ve dijital kurumsal altyapımızın oluşturulması lazım. Aynı zamanda  birçok kurum ve kuruluştaki  gelenekselleşmiş, hantal çalışma anlayışımızın da değişmesine ihtiyacımız var.  Artık  neyi hangi amaçla yaptığımızı daha iyi  düşünmek ve planlamak zorundayız.

Kurumsal kapasitemizle birlikte disiplinlerararası bir düşünce kültürü de geliştirmeliyiz. 21. Yüzyılın hızla değişen dünyasında radikal bir düşünce değişikliğine olan ihtiyacımız her geçen gün artıyor.Arabayı atın önüne bağlayarak ilerlemeyi beklemek bize çok şey kaybettiriyor.

Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın

Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın

(E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır)
Yorumu Gönder
Henüz Yorum Yapılmamış