Cumhuriyet ve Su .Dursun Yıldız -Su Politikaları Uzmanı
- 20.11.2022
- Yazar:Dursun Yıldız
- (0) Yorum
- 730
CUMHURİYET VE SU
Dursun Yıldız
İnş. Müh. Su Politikaları Uzmanı
Hidropolitik Akademi Başkanı
Giriş
Cumhuriyetin su yönetimini incelemek için önce Osmanlı’nın su tarihine bir göz atmak gerekir. Osmanlı’nın su tarihine yönelik bir araştırma da ilk başkent olan Bursa’dan başlar. Ancak araştırma ilerledikçe bu tarihle ilgli en önemli bulgular İstanbul’un su tarihinden elde edilebilir. Çünkü o dönemde İstanbul en fazla nüfusa sahip ve Osmanlı’nın kuruluşundan yaklaşık 1,5 asır sonra başkent olan bir yerleşimdir. İstanbul Osmanlı yönetiminden önce de yüzlerce yıl başkentlik yapmıştır. Bu nedenle Osmanlıya başkent olduğu sırada belirli bir altyapıya sahiptir.
İstanbul’da o dönemde üstü açık ve kapalı olarak bilinen tüm sarnıçlarda yaklaşık 1 milyon m3 su depolanabildiği görülmektedir. Bu da kişi başına günde 25 litre su kullanımı esas alındığında 200 000 kişilik bir nüfusun 200 günlük su ihtiyacını karşılamaya yetmektedir.
Aslında Fetih’ten önce uzun kuşatma dönemleri ve depremler ,istilalar geçiren Bizans’ın birçok su tesisinin yıkık ve harap vaziyette olduğu birçok tarihçi tarafından yazılır.Hasara uğramış olsa da kentte büyük bir nüfusa hizmet etmiş bir su altyapısının bulunması Osmanlı’nın işini oldukça kolaylaştırmıştır. Bu altyapı Fetih’ten hemen 25 yıl sonra 5 katına , 50 yıl sonra da 7-8 katına çıkan İstanbul nüfusunun gerek barınma gerek su temini konusundaki ihtiyaçlarının hızla karşılanmasında önemli bir rol oynamıştır. Fetih'ten sonra onarılarak Fatih ve Turunçlu suyolları adlarıyla anılmaya başlanan eski kaynakların yanısıra Halkalı suları da şehre yeniden su vermeye başlamıştır.
İstanbul'daki ikinci önemli su altyapı inşa hamlesi, şehirde geniş çaplı bir imar faaliyetine de sahne olan Kanuni devrinde (1520-1566) ve özellikle Mimar Sinan gözetiminde 1554-1563 yılları arasında inşaatı tamamlanan Kırkçeşme Suyolları’nın yapımıdır.
İstanbul’un tarihsel gelişim süreci boyunca su konusu hep gündemde kalmış ve hatta kentin gelişmesinde en etken parametrelerden biri olmuştur.
Osmanlı’da Su Hizmetleri
Osmanlı Balkanları eline geçirdikten sonra Üsküp ,Filibe ;Selanik gibi şehirlerde çeşmeler hanlar hamamlar ,Anadolu’da eski beylik merkezlerinde (örneğin Konya, Balıkesir, Maraş, Kütahya, Manisa ,Sivas,Karaman da çeşmeler,hamamlar gibi su tesisleri yaptırmıştır.Bunun yanısıra Mekke ve Medine’ye giden hacılara konaklama yerinde su temini için de büyük gayret göstermiştir.Kuzey Afrika’da Mısır,Libya,Cezayir ve Tunusta da Osmanlı su tesislerine rastlanmaktadır.
Osmanlı’nın su hizmetleri yönetimi sistemi vakıf yapısı altında siyasi otoritenin yakın gözetimi altında, ancak özel vakıf hukuku içinde işliyordu. Osmanlı Devleti‘nde su hizmetleri belki de en etkili olarak yerine getirilen kentsel hizmet türüdür. Hiçbir yetki karmaşasına yer bırakmaksızın vakıflar bu alanda tek yetkili idiler.
Vakıflar özerk kurumlar olarak bu hizmetleri ücretsiz vermişlerdir.
Osmanlı’da su temininde hemen hemen en önemli yeri tutan “Su Vakıfları” özerk ve islami hukukla kurulan hayır kurumlarıdır. Sadece İstanbul’da suyolları, çeşme ve şadırvanları yapmak ve korumak için kurulmuş 1535 vakıf vardı.
Çeşme ve Sebiller uzun süre Osmanlı su yönetiminin kilit taşları olmuştur. 20 yüzyılın başında İstanbul’da hemen hemen her sokakta en az bir tane kayıtlı çeşme bulunur duruma gelinmiştir. Bu dönemde İstanbul’daki kayıtlı çeşme sayısı 1553 adettir. Osmanlı’da Bent yapımı Sinan’ın Kırkçeşme Su yolu projesinden sonra başlamıştır.
Sakalar
Sakaları Osmanlı İmparatorluğu’nun su neferleri ve ayaklı su şebekesi olarak tanımlamak mümkündür. 15. yüzyılda kurulan Saka Loncası, evlere para karşılığında “su taşıyan”kişileri biraraya getirmişti. 19. yüzyılın sonuna kadar, evlere suyu bu loncaya bağlı kişiler taşımıştır. Her mahallenin loncaya kayıtlı belirli sayıda sakası bulunurdu. Yeniçeri Ocağı’ndaki su ihtiyacı ise yine sakalar tarafından karşılanmaktaydı. II. Mahmud’un Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdığı Vak’a-i Hayriye’yle (1826) bu sakaların adı “Sebilci”ye çevrilmiştir. İstanbul’da sakalar 1950’li yıllara kadar varlıklarını sürdürmüştür.
Vakıflar
Vakıflar, Osmanlı‘da kurulduğu günden beri günümüzde belediyelerden beklenen şehre su getirmek, çeşmeler, sebiller, yalaklar ve havuzlar yapmak gibi hizmetleri yerine getirmiştir.
Vakıflar 19. Yüzyılın ortasına kadar Osmanlı’nı su temin sisteminin temel direği olmuştur.
Osmanlı’nın son dönemindeki imtiyazlı şirketlere kadar su, vakıflar tarafından yönetilmiş ve işletilmiştir.19. yüzyılın ortasında Osmanlı’daki değişim hareketleri ve Avrupa’yla artan ticari ilişkiler sonucu Osmanlı topraklarında farklı alanlarda faaliyet gösteren birçok şirket ortaya çıkmıştır. Bu şirketlerin neredeyse tamamı yabancı sermaye ile kurulmuştur.
Şirket-i Hayriye ve Ziraat Bankası dışında sermayesi yerli olan şirketlerin kurulması için 20. Yüzyıl’a kadar beklemek gerekmiştir. Beyrut ve İstanbul’daki bu iki uygulamadan sonra İstanbul’un Anadolu yakası, İzmir, Selanik, Bağdat ve Kudüs gibi diğer büyük şehirlerinin su ihtiyaçlarının temini dağıtımı ve işletimi imtiyazları da benzer şekilde yabancı özel şirketlere verilmiştir.
Su Nezareti ve Şehremaneti
Osmanlı’da su yönetimi idari yapılanmasında en üst kurum Su Nezâreti olmuştur. İstanbul’a Özgü “Evkaf Nezareti “ 1826 yılında kurulmuştur. 1835 yılında Su Yönetimi Su Nezareti’nden Evkaf Nezareti’ne Geçmiştir.Osmanlı’da Belediye ( Şehremaneti) 1854 yılında kurulmuştur. Evkaf Nezâreti ,Şehremâneti’nin kurulup (1854) su konusunda yetkilerinin arttırılmasına kadar su tesislerinin inşa ve tamiratında önemli bir yer tutmuştur. Su Nezâreti de 1875 yılında Şehremâneti’ne aktarılmıştır
İmtiyazlı Şirketler
Osmanlıda kentsel hizmetleri imtiyazlar yoluyla anonim şirketlere devretmek 19. yüzyılın ortalarında başlamış ve devletçilik politikasının benimsendiği 1930‘lu yıllara kadar sürmüştür
1882 yılından başlayarak su hizmetlerinin imtiyaz yöntemiyle şirketlere verilmesi yetkileri iyice karmaşık hale getirmiştir. İmtiyaz alan şirketlere bir taraftan su hizmetleri alanında tekel yetkisi verilirken, diğer taraftan vakıfların yaptığı karşılıksız su dağıtımının devamı da zorunlu tutulmuştur. 19 yüzyılın ortalarında başlayan imtiyazlı şirketlere dayalı politikalar Türkiye Cumhuriyeti‘nin kuruluşundan 10 yıl sonra terkedilmiş ve bu imtiyazlı su şirketleri kamulaştırılmıştır.
Makalenin tümünü okumak için lütfen tıklayınız
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın
Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın