ÜLKEDE SU BARIŞI DÜNYADA SU BARIŞI 

Genel

Rusya’nın Ukrayna’yı İşgali ve Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) Önemi

 


Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

21Mart 2022

Tarihte “Bereketli Hilal” olarak anılan, yazı, para, devlet ve ordunun ilk kez kurulduğu Mezopotamya’ya cennetten aktığına inandığımız ancak uzun bir ayrılıktan sonra, bir türlü kavuşacaklarına inanamadığımız, Fırat ve Dicle’nin Harran’la düğünü, hepimizin imkânsız rüyasıydı.

Doğu Anadolu’nun dağlarından eriyen kar sularıyla oluşan Fırat ve Dicle, milyonlarca dönüm arazinin, çatlayan dudaklarının önünde Basra Körfezi’ne ağlayarak dökülmekteydi. Koca Harran’da toz bulutu ve 50 dereceyi aşan yakıcı sıcaklıkta yeşillik namına bişey yoktu.

 

1935 yılında Atatürk’le başlayan,  1952’ de ilk kez Fırat’ın ötesine adım attığımız Birecik Köprüsü ve Keban Barajı’yla devam eden, Yeniden Büyük Türkiye diyen Celal Bayar ve Adnan Menderes, “GAP’ı gaptırmam” diyen Barajlar Kralı Süleyman Demirel,  GAP’la 2000’li yıllara diyen tonton dede Turgut Özal’a, Allah gani gani rahmet eylesin ve hayatının en önemli rüyası diyen ve suyun Harran’a akıtıldığı gün bir çocuk gibi ağlayan, 1977’de temelinde ve 1994’te açılışında bakan olan Necmettin CEVHERİ’ye sağlıklı ömürler naip etsin.

GAP ve Hayatım

Ortaokul ve lise yıllarımda DSİ’de çalışan Babamla hafta sonları, 22 km’lik kısmı yer altından akan tünelleri ve dev makinaları görmeye giderdim. Tünel içinde ilerlerken arkada ay gibi parlayan giriş ağzını bana gösteren, babam ve arkadaşları, bir gün buradan su akacak dediklerinde inanmasam da bir gün gerçekten rüyasını görmüştüm: Parlak bir sonbahar güneşi altında Fırat nehrinin her tarafa yayılarak aktığını ve içinde yürüdüğüm suda ayaklarıma dolanan küçücük balıkları görmüştüm.

Kavurucu Urfa sıcaklarında 1992 yılında damda yatan bizler, 22 saati cısss diye hava akan ve uykumuzun en tatlı yerinde bizi suyun depoya ilk çarpan sesi uyandırsa da sevinirdik. O nedenle gecenin kör saatinde uyanıp hortumla kovaları ve depoyu dolduran annemin bazen yüzümüzü ıslatan suyuna, ağzımızı da açıp yan döner, yüzümüzün diğer tarafını da çevirirdik. Çünkü en fazla iki saat akacak olan bu suyla, sıcak Urfa akşamlarında gündüz rahat edecektik.

Bazen aylarca yağmayan yağmur, birkaç saat yağsa da dev yarıklarda dibine varmadan adeta havada buharlaşırdı. Ekonomi, nüfus ve toprak olarak, Türkiye’nin yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan, Güneydoğu’nun 2 milyon hektarlık devasa arazilerinde, 1994 yılına kadar su akar halk susuz, aç ve sefil olarak bakardı. Bazı köyler bu nedenle 3-5 keçiye zamanında satılmıştı. Haraptar köyü, GAP’ı bilen bir siyasetçi tarafından bir araba fiyatına alınmış ve Ağa, İstanbul’a çiğköfte satmaya gitmişti. Züğürt Ağa filmi, tamamen gerçekti. Çünkü balıkları sadece mübarek Balıklıgöl’de kutsal gören bizler, bugün, Türkiye’nin ikinci büyük gölü olan Atatürk Barajı’ndan balık ihraç ediyoruz. Lahmacun ve kebap gibi Karadeniz’e rakip bol acılı balıklı yemekleri, lahmacun ve patlıcanlı tepsilerde taş fırınlarda yapıyoruz. Bugün Urfa, Ağrı Dağı’nın suyunu yazın bile 24 saat içebilse de, İstanbul ve Ankara, Karaali’nin domateslerini kışın bile ucuz fiyata yese de, bugün GAP’ın ancak yarısını yapabildik.

GAP’ın Kısa Tarihi

Türkiye’nin sahip olduğu su kaynaklarından yararlanılması fikri Atatürk döneminde ortaya konulmuş ve bu konuda ilk adımlar atılmıştır. 1935 yılında Atatürk’ün emriyle Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİEİ) kurulmuş, “Keban Projesi” ile ilgili keşif etütlerine başlamış ve Fırat Nehri’nde incelemeler yapmak üzere Palu, Pertek, Keban Boğazı, Kömürhan, Karakaya ile Kemaliye’de birer rasat istasyonu kurmuştur. DP döneminde 1954 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü kurulmuştur.

Adalet Partisi’nin en güçlü olduğu 1965-71 ve 1975-77 yıllarında bu iki havza için düşünülen projeler birleştirilerek “Güneydoğu Anadolu Projesi” olarak adlandırıldı. Projeye göre GAP kapsamında yapımı öngörülen 13 adet proje çerçevesinde; 22 baraj inşa edilerek toplam 7.302 MW kurulu gücünde 19 hidroelektrik santral ile yılda 26,9 milyar kWh hidroelektrik enerjisi üretilecek ve GAP Eylem Planına göre, 1,2 milyon hektar tarım arazisi sulama imkânına kavuşacaktır.

 1989 yılında, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı kurulmuş ve bölgesel kalkınmanın planlanması ile tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel altyapı yatırımlarını da içine alan entegre bir bölgesel kalkınma projesine dönüşmüştür.

2000’li yıllara gelindiğinde, GAP İdaresi, GAP Bölge Kalkınma Planı’nı hazırlamış ve buna göre tüm sektörlerdeki yatırımları da içine alan, sürdürülebilir insani kalkınmaya dayalı entegre bir bölgesel kalkınma projesi olarak uygulanmaktadır. 2008 yılında GAP Bölgesi’ndeki gelişmeler ve GAP kapsamındaki yatırımlar gözden geçirilerek GAP Eylem Planı (2008-2012) hazırlanmış ve uygulamaya konulmuşsa da amaçlanan hedeflere ulaşamadığı ve bu kapsamda 2014-2018 dönemini kapsayan yeni bir süreç başlanmış ve GAP görev ve yetkileri personel olarak (özellikle Kalkınma Ajansları) dağılmış ve zayıflamıştır. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı ve şu an ise vekâleten başkanlığı yürütülmekte olan GAP’ın, Bakanlık düzeyinde bağımsız ve güçlü olması gerekirken ve bir zamanlar Türkiye bütçesinin %8’ini alıp bu masrafı fazlasıyla iade eden GAP’a verilen tarihi önemsizliği göstermektedir. Çünkü muhalefetten gelen ciddi uyarılar olmasaydı GAP, kapatılacaktı. Ancak ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri çerçevesinde yapılan revize çalışmaları sonucunda nihai GAP Bölge Kalkınma Programı (2021-2023), Cumhurbaşkanlığı makamınca 19/02/2021 tarihinde onaylanmış ve uygulamaya alınmıştır.

Bugün yaklaşık 1,2 milyon hektar alanın ancak yarısı sulanabilmiştir. Harran’da vahşi sulama nedeniyle on binlerce yılda oluşan bakir topraklar drenajlarla kurtarılmaya çalışıyorsa da çoraklaşma ve tuzlanmayla adeta can çekişiyor. Uzmanlar, Çukurova’dan daha kötü bir sonun 10-20 yıl sonra bizleri beklediğini söylüyor. Saniyede gelen 120 metreküp suyun üçte biri Suriye tarafına boşuna akıyor. Gübreli ve topraklı en verimli değerlerle Suriye’ye geçen suyla Suruç Ovası sulanabilir.

GAP’ın önemli bölgeleri hala suya hasret bekliyor. Bazı yerlerde gölet var kanal yokken bazı yerlerde kanal ve su varken gölet yoktur. Örneğin, Hacı Hıdır Barajı’nın olduğu yerde su ovaya, cazibe olmadığı için pompayla elektrik yüzünden verilemiyor. Oysa debi farkından oluşan suyu, kendi basıncıyla verebilen ülkeler vardır.  2 milyon 300 bin dönüm araziye sahip Siverek Karacadağ Ovasında yaklaşık 40bin  su kuyusu olup buralardan yılda üç ürün alınabilirken salma sulama ile ağırlıklı olarak buğday ve pamuğa üretilmektedir. Bunun da astarı yüzünden pahalı olmaktadır. Bugün çiftçilerin önemli bir kısmı elektrik borcundan dolayı hacizli desteklemelerine el konulmakta ve en büyük ağaları TEDAŞ ve Bankalardır.

Türkiye’nin en büyük yapay nehri olan 221 km’lik Mardin ana kanalı

Bir başka çarpıcı örnek ise Kızıltepe Ovası’dır. 1 400 000 dönüm araziye sahip olan Kızıltepe Ovası’nda 1 milyar değerinde olan gölet yapılmadığı için sulama yapılamıyor. Örneğin, TEDAŞ’ın devletten aldığı ve her çiftçi başına, kaynağında ödenen % 45’lik destek oranının sadece bir yıllık maliyeti 2 milyardan fazladır. Bu parayla 2 gölet yapılabilir.

Sondaj ile 500 metreden suyun çok büyük masraflarla çıktığı bölgede 15 000 kuyu bulunmakta ve sadece 10 dönümlük örtü altı sera yapılırsa en az 500 000 kişi iş sahibi olacaktır. Bölgeden dışarıya göç azalır ve İstanbul’un yükü hafifler. Kaçak oranının en yüksek olduğu bölgede yaklaşık 100 000 kuyunun da kapatılmasıyla Türkiye’nin yaklaşık %5 elektrik açığı kapanmış olur.

Sadece sigortası ve asgari ücretti devletten olacak ve bir yıl önceki köy gelirinin artan yüzde 10’una ortak olacak her köye en az 1 ziraat mühendisi ve Veteriner Türkiye’de mühendis açığı olur.

Sonuç ve Tavsiye

Ukrayna olayları bizlere yeniden GAP’ı hatırlattı. Bu yaz sıcak geçecek ve gelecekte tarım ve su daha da önemli olacaktır. Ortadoğu’da savaşların başlıca sebebi petrol kadar, su ve toprakla alakalıdır. Bu anlamda ülkemizde çok iyi düşünülmüş ve gecikmiş GAP’ı yeniden gündeme alınmalıdır.

Et, buğday, yem ve yağ sıkıntısı yaşayan ülkemizin yarım kalan, Cumhuriyet’ten sonraki en büyük eseri olan GAP, kuruluş felsefesiyle alakası olmayan Sanayi ve Ticaret Bakanlığından ayrılıp, bünyesine bölgedeki Kalkınma Ajanslarını da alıp yeniden yapılandırılmalıdır.

Dağıtılan kaliteli mühendisleri yeniden toplatılmalı ve sadece KPSS ile en yüksek puanlarla, üst kurullar ayarında, yenileri alınmalıdır. Daha kapsamlı olarak hazırladığım bu çalışmada, kısaca aşağıdaki tavsiyelerde bulunabilirim.

GAP kapsamındaki enerji projelerinde % 91,2, GAP Eylem Planı sulama projelerinde ise % 55 gerçekleşme sağlanmıştır. Bu dünyada benzeri projeler için gecikmiş, etkinlik ve verimlilik örnekleriyle çok düşük bir orandır.

Cumhurbaşkanlığı doğrudan bağlı GAP Bakanlığı kurulmalı ve bölgedeki ajanslar buraya bağlanmalıdır. İşsizler ordusunun en kalabalık bölüğünü oluşturan Ziraat ve Veterinerlerin istihdamı sağlanmalıdır.

Silvan, Siverek ve Kızıltepe Ovaları acilen suya kavuşturulmalı, tarım ve hayvancılık araştırma merkezleri ve tarıma dayalı sanayi bölgeleri kurulmalıdır. Mümkünse Suriye ve Irak’la bu konuda yeni bir bölgesel çalışma yapılmalıdır. Ne de olsa petrol içilmez ama su hayattır ve GAP su demektir.

Kaynak: https://bbnhaber.com.tr/yazarlar/doc-dr-huseyin-seyhanlioglu/rusya-nin-ukrayna-yi-isgali-ve-guneydogu-anadolu-3135

 

Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın

Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın

(E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır)
Yorumu Gönder
Henüz Yorum Yapılmamış