TÜRKİYE SU KAYNAKLARI VE SULAMA HİZMETLERİ YAPILANMASI
Dr. Nüvit Soylu Baki R. Suiçmez E. Argun Baran
Erkan Alemdaroğlu Mehmet Gözar Selda Ünal
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
ÖZET
İnsanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu en temel gereksinimler, doğal ve
kıt kaynaklardan karşılanmaktadır. Doğal kaynaklar insanoğlunun üretemediği, üretiminde
kullandığı, alternatifi olmayan varlıklardır. Bunların olmazsa olmaz unsurları hava, su ve
topraktır. Bu üç varlığın birbiriyle ilişkili kullanılması ile yaşam gerçekleşebilmektedir. Kongre
konusu olan su; içme, kullanma olarak gereksinim duyulduğu gibi, yaşamın sürdürülebilmesi
için gıda temininde tarımsal üretim için de en önemli girdidir. Dünya tatlı su kaynakları miktar
olarak en çok tarımsal üretimde tüketilmektedir. Diğer bir deyişle kıt olan su kaynakları
konusunda üretilecek politikalar, sulama hizmetleri ile doğrudan ilişkili ve objektif kriterlerle
en yüksek korelasyona sahiptir. Su - Toprak - İnsan ilişkilerinin düzenlenmesi sürdürülebilir
yaşamın önkoşulu olarak, emperyalist düzenin, kapitalizmin sermaye birikimi ve kar aracı
olamaz.
Dünyanın ¾’ü sularla kaplı olmasına karşın, tatlı su kaynaklarının %2.5 ölçeğinde
varolmasının, artan nüfus ve yaşamsal zorunluluk bakımından suya talebin artması nedeniyle,
su sıkıntısı çeken 1.3 milyar nüfusun gelecek çeyrek asırda 2 kat artacağı belirtilmektedir.
Ayrıca, insan faaliyetleri ve müdahelelerinin, su kalite ve nitelikleri üzerinde olumsuz etkileri
giderek artmakta, su rezervleri için tehdit oluşturmaktadır. Son çeyrek asırda su talebinin %60
arttığı dikkate alındığında, su kısıtı olan ülkeler arasında yer alan Türkiyenin gelecekte su
sıkıntısının yaşanmasının yaratacağı sorunlara karşı, kamu tarafından önlemler alınması ve
ciddi politikaların var olmasını gerektirmektedir. Oysa ülkemizde su konusunda hukuksal
düzenlemeler başta olmak üzere, su konusunda politikalar yetersiz, karmaşıktır.
Yaşamsal en önemli kaynak su, insanlığın sürdürülebilirliği ile eş anlamlı görülmek yerine
giderek bir meta olarak değerlendirilmektedir. Susuz bir yaşamın olmayacağı, somut olan
yetersizliği, daha da hissedilebilen suya talebin, gelecek için arttığı bilincinde, Birleşmiş
Milletler, Avrupa Birliği gibi uluslar arası kuruluşlar tarafından geliştirilen senaryolarla,
ülkelerin su hakları konusunda yaptırımların ve erklerin değişimi gündeme gelmektedir.
Günümüzde suyun kullanılmasında geliştirilen politikaların parasal değer edinme, bir rant
aracı olması yerine doğru kullanılması ile ilgili kamusal yapılanma politikaları ve sorumluluk,
özellikle miktar olarak en fazla tüketildiği sulama hizmetleri yönetimi için gereklidir.
Ülkelerin doğal kaynaklarından, su kaynaklarına ipotek anlamında gelişmeler kaygıyla
izlenmektedir. Üstelik gıda ihtiyacının nüfus artışına koşut artması, tarımsal üretimin suya
gereksinimini artırmaktadır. Gıdanın stratejik özelliği, sulama hizmetleri konusunda gelişen
durum, dışa bağımlılık açısından son derece riskli durum yaratmaktadır.
1990’ lı yıllardan bu yana gelişmelerle, Türkiyenin en önemli doğal kaynaklarından olan ve
ortadoğu için, uluslar arası ilişkilerde önemi somut olan, sulama hizmetlerinin verilmesi
konusunda, Dünya Bankası dayatmalarıyla, katılımcı yapı oluşturmak adına en büyük
özelleştirme gerçekleştirilmiş, 26.05. 2005 te çıkarılan 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri
Yasası ile içme ve kullanma suyu konusunda uygulamalarda görüldüğü gibi su kaynaklarının
yönetimi uluslar arası şirketlere pazarlanabilen yapı oluşmuştur.
Faaliyetin birinci aşamasında sulama hizmetlerinin ihtiyacı olan teknik, bilgi ve birikim, bu
yapıya sahip, DSİ gibi donanımlı bir ekolden, hiçbir altyapısı olamayan kamu kurumlarının
insiyatifinde, kullanıcılarını sayısal dolgu malzemesi gören yapılara terkedilmiştir. Adına
sulama birlikleri denen bu yapılanmalar, Dünya Bankası kaynakları ile yine bilgisizce
kredilendirilerek, Türkiye borçlandırılmıştır.
Sulama çok ciddi teknik donanım ve mühendislik hizmetleri gerektirmektedir. Mevcut oluşum
bu talepleri karşılayamadığından, 1993’ ten bu yana yapılan devirlerle sulama sahalarının
düşürüldüğü durum herkez tarafından gözlemlenebilir hale gelmiştir.
Yapılanmanın ikinci aşamasında, 1960’lardan 2000’li yıllara kadar kamu bütçesinden büyük
yatırım kaynakları alarak halen 4.5 milyon ha. olarak gerçekleştirilen sulama alanlarının 2.5
milyonuna karşılık gelen sulama sahalarında, devirden bu yana sulama adına hiçbir gelişim
kaydedilmediği gibi, ovalar ve sulama tesisleri hızla elden çıkmaktadır.
Bu durum üçüncü aşamada, kendi yatırım kaynaklarını yitirmiş ülkemizde, bu sahaların
rehabilitasyonu gerekçesiyle, Mahalli İdarelerce çok uluslu şirketlere pazarlanabileceği
kaygısını güçlendirmektedir.
Bu bakışla tebliğ, sulama hizmetleri konusunda geliştirilen yönlendirmeye koşut oluşturulan
yönetim biçimi sonucu mevcut yapılanma üzerine geliştirilmiş, mevcut durum ve gelişmeler
irdelenmiştir. Sulama hizmetlerinin verilmesinde geçmişten gelen uygulamalara örnek Sulama
Kooperatifleri ve yeni oluşum Sulama Birlikleri yapılanması ve sulama faaliyetlerinin
sürdürülmesi sonuçları açıklanarak, duyulan ihtiyacın ne olduğunun saptaması ile politikaların
geliştirilmesi konusunda önerilerde bulunulmuştur.
Makalenin Tümü için Lütfen Tıklayınız
Türkiye Su Kaynakları ve Sulama Hizmetleri Yapılanması
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın
Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın