AB’nin Taşkın Risk Yönetimi ve Ülkelerin Hukuki Sorumlulukları
AB’de taşkın riskinin yönetimi ve taşkınlardan korunma konusu Su Çerçeve Yönergesi'nde ana konulardan birisi olarak ele alınmamıştı. Buna karşın yönergenin dibacesinde söz edilmiş olan ve hedeflenen amaçlardan birisi de taşkınların olumsuz etkilerinin azaltılması olarak belirtilmişti. Bu eksiklik daha sonraki çalışmalarda giderilmiş ve taşkın riski yönetimi konusunda AB’de standart uygulamaları hedefleyen bir yönerge hazırlanmıştır. 2007/60/EC sayılı “Taşkın Riskinin Değerlendirilmesi ve Yönetimi Hakkında AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu Yönergesi” AB Resmi Gazetesinde yayımlanarak 6 Kasım 2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu
t
aşkın yönergesi ile taşkın risklerinin değerlendirilmesi ve yönetilmesi, taşkınların, insan sağlığı, çevre, kültürel miras ve ekonomik faaliyetler üzerindeki yan etkilerinin azaltılması için bir çerçeve oluşturulması amaçlanmıştır. Yönergeye göre, üye ülkeler nehir havzalarında ve taşkına maruz kalan/kalabilecek bölgelerde öncelikle bir Taşkın Riski Ön Değerlendirmesi yapacaklardır. Bu değerlendirmenin yapılmasında, risk potansiyeli ortaya konacak ve geçmiş kayıtlarla işe başlanacaktır. Nehir havzasının topoğrafik haritası ve arazi kullanım haritası çıkarılacaktır. Taşkın olaylarında yan etkileri artıran insan faaliyetleri ve muhtemel gelişmeler de tespit edilecektir.
Taşkın Zararı Haritaları: Bu aşamada taşkına uğraması muhtemel bölgelerde bir coğrafi harita oluşturulacaktır. Bu haritanın oluşturulmasında çok nadiren meydana gelebilecek taşkınlar, zaman zaman yaşanabilecek taşkınlar (ihtimali 100 yıldan az olanlar) ve çok yüksek ihtimalle gerçekleşecek taşkınlar göz önünde bulundurulacaktır. Zarar haritalarının unsurları; taşkının sınırları, su derinliği ve akış hızıdır.
Taşkın Riski Haritaları: Oluşturulan taşkın senaryolarına göre oluşabilecek potansiyel zararlı etkiler gösterilecektir. Risk haritalarının unsurları; etkilenebilecek nüfus, etki altında kalacak ekonomik faaliyetlerin nevi, taşkın halinde kirlenmeye sebep olabilecek tesislerin durumu ve etkilenebilecek koruma altında olan bölgelerdir.
Taşkın Riski Yönetimi Planı: Bu haritaların oluşturulmasından sonra ve bu haritalara dayanarak her havza için “Taşkın Riski Yönetimi Planı” oluşturulacaktır. Bu plan taşkın ihtimalini ve zararlı etkilerini azaltmaya yönelik tedbirleri içerecektir.
Avrupa Birliği Taşkın Yönergesi sınır aşan su havzalarında üye ülkeler ve üye olmayan ülkeler arasında danışma ve eş güdüm mekanizmalarını önermekle beraber, üye olmayan ülkenin doğrudan yasanın getireceği uygulamalardan faydalanabilmesi olanağını tanımamaktadır.
AB Ülkelerinin Hukuki Sorumlulukları
Yönergenin 4. maddesinde Avrupa Parlamentosunun ve Konseyinin, topluluğun su politikası alanındaki faaliyetlerine yönelik çerçeveyi oluşturan 23 Ekim 2007 tarihli 2007/60/EC sayılı yönergesinde, ekolojik ve kimyasal durumun iyileştirilmesi ve sellerin etkisinin azaltılması amacıyla, her bir nehir havzası için nehir havzası yönetim planları oluşturulması öngörülmüştür.
Raporun ekinde verilen 2007 tarihli yönergenin 13. maddesinde ise “İlgili bölgede selin olumsuz etkilerinden kaçınmak ve bu etkileri azaltmak amacıyla sel risk yönetimi planlarının hazırlaması uygun görülmektedir. Sel vakalarının nedenleri ve sonuçları Topluluk genelinde ülke ve bölgelerde farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenle, sel risk yönetimi planlarında, bu planların kapsadıkları alanın yerel özellikleri göz önünde bulundurularak, bir yandan alanın ihtiyaçlarına ve önceliklerine yönelik çözümler sunulurken, diğer yandan da nehir havzalarında gerekli eş güdüm sağlanmalı ve topluluk yönetmeliğinde ortaya konulan çevresel hedeflerin
gerçekleştirilmesi teşvik edilmelidir. Üye devletler özellikle başka bir üye devlette sel riskini belirgin ölçüde arttıracak eylemlerden, bu eylemler ilgili üye devletler arasında koordine edilmediği ve ortak bir çözüme ulaşılamadığı sürece kaçınmalıdır” hükmü yer almıştır.
Yine aynı yönergenin 17. maddesinde “2000/60/EC sayılı yönerge kapsamında nehir havza yönetimi planları ve işbu yönerge kapsamında sel risk yönetimi planları oluşturulması entegre nehir havzası yönetiminin unsurlarıdır. Bu nedenle, bu iki süreçte, 2000/60/EC sayılı yönergenin çevreye ilişkin hedeflerine yönelik olarak ortak sinerji elde etmek ve ortak fayda sağlamak amacı ile müşterek potansiyelin kullanılması ve kaynakların verimli ve bilinçli bir şekilde kullanılmasının sağlanması ve aynı zamanda işbu yönerge ile 2000/60/EC sayılı yönergenin muhatabı olan yetkili makamların ve yönetim birimlerinin farklı olabileceğinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir” hükmü yer almıştır.
Yönergenin 22. maddesinde ise
“İşbu yönerge temel haklara saygı göstermekte ve özellikle de Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı ile tanınan ilkelere bağlı kalmaktadır. Yüksek düzeyde çevre korumasının Avrupa Birliği Temel Haklar şartının 37. maddesinde öngörülen sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun bir şekilde topluluk politikalarına entegre edilmesini amaçlamaktadır” denmektedir. Söz konusu yönergenin başka maddelerinde de bu doğrultuda hükümler yer almaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa Parlamentosunun ve Konseyinin kurucu üyelerindendir. Dolayısıysa bu yönergede sözü edilen üye devletler statüsündedir. Ancak bu yönergenin uygulanması konusunda ve özellikle de Bulgaristan’ın sebep olduğu sel baskınlarında uygulanması konusunda ne Türkiye’nin bir talebi olmuştur ne de Avrupa Konseyi Türkiye’nin kendi kurucu üyesi olduğunu hatırlamıştır. Hal böyle olunca Meriç Nehri Taşkınları'ndan kaynaklanan zararlar konusunda bütün bu mevzuatın uygulanması gerekir. Başka bir deyişle Meriç Taşkınlarından zarara uğrayan Türk uyruklu her hakiki veya tüzel kişilik zararların tazmini için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurma hakkına sahiptir. Bu yolda bugüne kadar bir dava açılmaması da oldukça düşündürücüdür.
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın
Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın