ÜLKEDE SU BARIŞI DÜNYADA SU BARIŞI 

Genel

“Volkanlar patlamazsa, yaşam olmaz”

  25.06.2014 Yaşar: “Volkanlar patlamazsa, yaşam olmaz”Zeynep Fazlılar Erdikmen1821 yılından sonra yaklaşık 200 yıllık sessizliğin ardından  2014 yılı Mayıs ayında  patlayan İzlanda’nın tehlikeli yanardağlarından Eyjafjallajökull’de araştırma yaptı Zeynep Fazlılar Erdikmen 1821 yılından sonra yaklaşık 200 yıllık sessizliğin ardından geçen ay patlayan İzlanda’nın tehlikeli yanardağlarından Eyjafjallajökull’de ikinci bir patlama daha meydana gelmesi dikkatleri yine volkanlara çevirdi. Bölge halkının evleri boşaltıldı, kül bulutunun görüş mesafesini engellemesi riski nedeniyle uçuşlar iptal edildi. Diğer taraftan iptal olan programlar, ertelenen iş ve tatil gezileri mağduriyetin boyutunu arttırırken volkanlara karşı öfkeyi ve korkuyu da beraberinde getirdi. Dağarcık Türkiye’nin Mayıs sayısı için tarihte önemli sonuçlar doğurmuş yanardağ patlamalarından, volkanların iklim üzerindeki etkisine ve patlaması muhtemel diğer yanardağlara kadar Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Doğan Yaşar ile konuştuk. Volkan patlamalarının önemi nedir? Sera gazı olarak tanımladığımız ve sıcaklığın artmasına neden olan başta CO2 gibi gazların tersine işlev gören ve dünyayı soğutan sülfür gazının ana kaynağı olan volkanlar dünyadaki iklimi kontrol eden regülatörlerin başında gelmektedir. Patladıkları ilk andaki olumsuz etkilerine karşın, özellikle ekvatora yakın bölgelerdeki volkanları yeryüzüne taşıdıkları besleyici elementlerin çok verimli tarım alanları oluşturmaları nedeni ile her türlü tehlikesine karşın, hiç kimse volkanların yanından uzaklaşmaz. Yani, volkanlar da yaşamın olmazsa olmazlarındandır. Eğer volkanlar patlamazsa dünya yaşanılamayacak kadar sıcak olur ve bu nedenle de yaşam olmazdı. 1 Chaiten Yanardağı – Şili: Deniz seviyesinden 1122 metre yukarıda olan bu yanardağ, 2008 yılının Mayıs ayında faaliyete geçti. Volkan patlamaları ile iklim değişiklikleri arasında nasıl bir ilişki vardır? Son yıllarda küresel ısınmanın şiddetlenmesi ile gündeme gelen ve “sera gazı” olarak nitelendirilen CO2 gazının özelliği, güneşten gelen ısının dünyaya girmesine izin vermesi ve dünyadan yansıyan ısının da atmosferden çıkmasına izin vermemesidir. Sülfür ise bunun tam tersini yapar ve bu özelliği nedeni ile de bilimde “termostat gazı” olarak tanımlanır. Yani güneşten gelen enerjinin yeryüzüne inmesini engeller ve yeryüzünden yansıyan enerjinin de atmosferden çımasına izin verir. Dünyadaki termostat gazı olarak işlev gören sülfür gazının %70’nin kaynağı volkanlar tarafından sağlanır. Geriye kalan %30’u ise denizsel planktonlar tarafından üretilir. Kısacası, hava ısındığı zaman denizlerdeki canlı üretimi artar ve bunların en küçüklerinden olan planktonlar da DMS dediğimiz sülfür gazı üretirler. Hava soğuduğu zaman da bu canlılar azalır ve dolayısı ile hava yeniden ısınır. Ancak, planktonların ürettiği sülfür eğer havayı soğutmaya yetmezse o zaman buzullar erimeye başlar ve hafifleyen kıtalar çok daha hızlı hareket etmeye başlar. Üzerilerindeki buzun kalkması ile hafifleyen kıtaların hızlı hareket etmesi dünyadaki volkanik hareketlerin artmasına neden olur ve iklimler yeniden soğuma eğilimine girerler. Bu sistem bilimde “izostasi” olarak bilinir. Volkan patlamaları tıpkı depremler gibi patlama şiddetlerine göre, logaritmik olarak artan 8 bölüme ayrılmışlardır. Bu sınıflamada 8 şiddetinde patlamaları gerçekleştiren yanardağlara “mega yanardağlar” da denir. Dünyada iklimleri şiddetli olarak değiştirebilen volkanlar da beş ve üzeri büyüklüktekilerdir. Bu tür yanardağların püskürttükleri parçacıklar atmosferde 15-20 km ve daha da yükseğe çıkarak dünyanın çevresini sararak güneşten gelen enerjinin azalmasına neden olarak sıcaklığı düşürürler ve sonuç olarak dünyada kıtlığa neden olurlar. Tarihte önemli sonuçlar doğurmuş çok sayıda yanardağ patlaması örneği var. Sanayi Devrimi’nin patlamaları tetiklediği görüşü doğru mu? Son iki milyon yılın en büyük patlamasını 75 bin yıl önce, Endonezya'da Toba Mega Yanardağı gerçekleştirmiştir. Bu patlama sonucu volkanın püskürttüğü gazlar ve küller dünyada yedi yılı nükleer kış olmak üzere bin yıl boyunca etkisini devam ettirmiş, o dönemler yüz bin olan insan nüfusunun iki binlere düşmesine neden olmuştur. Bu patlama sırasında bir milyar ton civarında sülfür gazının çıktığı ve bu nedenle dünya ısısının 3-4 derece düştüğü tahmin edilmektedir. Ancak kesin bilinen, bu patlama sonrasında dünyada üretimin uzun bir süre durduğu ve canlıların çok büyük bir oranının yok olduğudur. Son on bin yıl olarak bilinen Holosen’de ise bilinen en büyük patlamaların başında 1783 yılında yine İzlanda’da bulunan Lika Yanardağı ile 1815 yılında Endonezya’da patlayan Tambora Yanardağları gelmektedir. Özellikle 1815 yılındaki patlama sonucu dünyada yaz mevsimi yaşanmamış ve bu nedenle bu yıla “yazı olmayan yıl” denilmiştir. 2 Kilauea Yanardağı – Hawaii: En son 1983 yılında faaliyet gösteren yanardağ, Hawaii’de büyük adayı oluşturan beş kabuklu volkandan birisidir. Şu an dünyanın içinde bulunduğu ısınma dönemini bu yıllardan itibaren (1800’lü yıllar) gelişmeye başlayan Sanayi Devrimi’ne bağlamak bu nedenle çok yanlıştır. Çünkü bu dönemdeki soğumanın nedeni iki büyük volkan patlamasının yanı sıra bu dönemde güneş patlamaların da çok azalmasıdır. Bu iki faktör, 1800’lü yıllarda çok ciddi bir soğuma dönemi yaratmış ve dünyada mini buzul dönemi (mini glacial period) oluşmasına neden olmuştur. Günümüzde yaşanan ve dünyayı etkileyen en önemli yanardağ ise Filipinlerde 1991 yılında patlayan Pinatubo Yanardağı’dır. Patlamaların ülkemize ne gibi etkileri oldu? Söz konusu patlamalar İstanbul’da bu kuraklığın çok sert hissedilmesine neden olmuştur. Yağmur duaları, yağmur bombaları gündeme gelmiş ve günlerce akmayan sular da usta tiyatrocu Levent Kırca’nın skeçlerinde oldukça fazla yer almıştır. Bu dönemde Türkiye’nin barajları boşalmış ve hidroelektrik santralleri hemen hemen devre dışı kalması nedeni ile de Türkiye ilk defa Bulgaristan’dan elektrik ithal etmek zorunda kalmıştır. Türkiye’de başta muz ve zeytin gibi tarım ürünleri olmak üzere karasal ve denizsel ürünlerde ciddi düşüşler yaşanmıştır. Yine Kanada, 1992 yılında balık stoklarını koruyabilmek için Atlantik’te balıkçılığı iki yıl boyunca yasaklamış ve donanmasını Atlantik’e çıkarmıştır.   ABD ise azalan sular nedeni ile rezervuarlarını küçültmüştür. Türkiye ise bu dönemde, enerji açığını kapatabilmek için, sanki bir daha hiç yağmur yağmayacak ve HES santralleri hep devre dışı kalacakmış gibi inanılmaz miktarlarda doğal gaz bağlantıları yapmıştır. İzlanda’daki Eyjafjallajökull Yanardağı’nın patlaması dikkatleri yine volkanlara çevirdi. Yakın zamanda benzer patlamalar gerçekleşti mi? Volkanlar sürekli faaliyet halindedirler. Örneğin, 7 Nisan ile 13 Nisan 2010 arasında dünyada küçük çaplı 18 adet volkanik faaliyet oluşmuştur. Söz konusu Eyjafjallajökull Yanardağı da ilk 190 yıl aradan sonra 20 Mart 2010’da faaliyete geçtiğinde 2 km kadar püskürme şiddetinde sıradan bir yanardağ görünümünde idi. Ancak nisan ortasından itibaren püskürme yüksekliğinin önce 6 km’ye, sonra da 9 km’ye kadar çıkması sonucu, güvenlik gerekçesi ile Kuzey Avrupa’da uçuşlar yasaklandı. Bu tür patlamalar dünya iklimi için tehlike oluşturuyor mu? Henüz çok ciddi bir tehdit oluşturmamaktadır. Ancak bu faaliyetin devam etmesi durumunda iklimi tehdit edebilecek ve zaten 2010’da ortalamaların altına düşmesi beklenen yağışların daha da azalmasına neden olacaktır. Bu da, geçtiğimiz yıl ortalamaların çok üzerinde gerçekleşen yağışların iyi seviyelere getirdiği barajlarımızın çok hızlı olarak yeniden boşalmasına neden olacak ve Türkiye’de yeniden su problemi yaratacaktır. Ancak bu yanardağ çok büyük bir yanardağ değildir. Patlamanın etkileri daha ne kadar sürecek? Yanardağın faaliyeti çok uzasa da etkileri kısa sürede geçecektir. Ancak, büyük yanardağ patlama tehlikesi her zaman mevcuttur ve mutlaka da patlayacaktır. “Kuzey ülkeleri enerji krizine girecek” Patlamanın ardından volkanların soğuma miktarlarından söz edildi. Bu konuyu biraz açar mısınız? Soğuma miktarı ile volkanların şiddeti arasında nasıl bir ilişki var? Soğuma miktarı patlayan volkanın şiddeti ile doğru orantılı olur. Büyük patlamalarda bu soğuma tüm tarım ürünlerinde verimlilik düşüklüğüne, ayrıca balıkçılıkta da ciddi azalmalara neden olacaktır. Kuzey ülkelerindeki HES barajlarının da buz tutma olasılığı da çok yüksektir. Yani kuzey ülkelerini enerji krizine de girecektir. Ancak Kuzey ülkeleri 2020’den sonra gelmesi beklenen “mini soğuma döneminde” barajlarının buz tutma tehlikesine karşın şimdiden nükleer santral yaptırmaya başlamışlardır ve söz konusu nükleer santral yaptırma gerekçelerini de açık bir şekilde dile getirmişlerdir. “Volkanlar her yerde tahribata yol açar” Deprem ve sel gibi doğal felaketlerle karşılaştırdığınızda volkanların tahrip gücünü ve etki alanlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Depremler ve seller oldukları yerde tahribata yol açar. Ancak volkanlar iklimleri değiştirerek dünyanın her yerinde tahribata yol açar. Bu nedenle Türkiye’nin tarım, balıkçılık, enerji konuları konusunda ileriye dönük çalışmalar yapması ve hepsinden de önemli olarak bir an önce su yönetimini “Su Kaynakları Bakanlığı” altında tek elde toplaması gereklidir. Su konusunda öncelikli olarak da yeraltı suları ile ilgili kanunların bir an önce yenilenmesi gerekmektedir. Çünkü bu tür volkan patlamalarında oluşacak olan kuraklığı hafifletebilecek tek kaynak yer altı sularıdır. “İnsan nüfusunun büyük oranda yok olacağı tahmin ediliyor” Yakın zamanda patlaması muhtemel bir yanardağ var mı? ABD’deki Yellowstone Yanardağı şu anda patlamaya en yakın mega yanardağdır. Ortalama 600 bin ila 680 bin yılda patlayan bu yanardağ son patlamasını 600 bin yıl önce gerçekleştirmiştir. Halen bu yanardağın kalderası geçtiğimiz 100 yıl içinde 60 cm kadar yükselmiştir. Yapılan belgeseller ile ABD halkı bu konuda sürekli bilgilendirilmektedir. Çünkü bu patlama sonucunda dünyanın buzul çağına gireceği, bu nedenle tarımsal ve denizsel üretimin çok gerileyeceği, bunun sonucunda da oluşacak olan mega kıtlık nedeni ile dünya insan nüfusunun ve diğer canlıların çok büyük oranının yok olacağı tahmin edilmektedir. Halen günümüzde Hibrit ve GDO’lu ürünlerin teknolojik olarak geliştirilmesine çalışılmasının bir nedeni de, ani değişen iklim şartlarında üretimi devam ettirebilme çabalarıdır   Kaynak: http://www.arti49.com/yasar-volkanlar-patlamazsa-yasam-olmaz-2991h.htm
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın

Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın

(E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır)
Yorumu Gönder
Henüz Yorum Yapılmamış