ÜLKEDE SU BARIŞI DÜNYADA SU BARIŞI 

Genel

EROZYON NEDİR NE DEĞİLDİR?

Besin Zincirinin Temelini Oluşturan ve İklimleri Kontrol Eden Ana Faktör Basit bir tanımlama ile erozyon,  toprağın gerek fiziksel ve gerekse kimyasal işlemler sonucu iyice ufalanıp yağışlar ve rüzgarlar ile taşınması işlemidir. Her ne kadar “erozyon” kelimesinden korksak da,  gerçekte       “erozyon” doğanın dönüşüm sürecinin en önemli faktörüdür. Ancak öncelikle erozyonu iki başlık altında incelemek gerekir.
  • Bunlarda birincisi yaşamın olmazsa olmazı olan doğal taşınım sonucu gerçekleşen   Yani doğal erozyon. Söz konusu süreçte, toprak fiziksel ve kimyasal olarak doğal yöntemlerle ufalanır ve denizlere taşınarak burada yaşamın temelini oluşturan döngüyü başlatır.
  • Bir diğeri de antropojenik yani insan kaynaklı erozyondur. Bu da insanların hatalı su ve arazi kullanımı, bitki örtüsünü yanlış su kullanımınsı ya da hatalı yaptığı tarımdan kaynaklanan erozyondur. Bunlara en büyük örnek de GAP’ta yaşanan erozyondur. Yine Menderes’ler başta olmak üzerine ülkemizin ve dünyanın önemli tarım topraklarında “vahşi” sulama nedeni oluşan erozyonlar da diğer önemli antropojenik erozyonlardır.
Bizler hep bu ikinci erozyon türünü birincisi ile karıştırırız. Korkmamız gereken ikinci tip erozyondur. Çünkü birinci tip erozyon bu yaşamın olmazsa olmazıdır. Şöyle ki; Karalardaki tüm kayaçlar fiziksel, kimyasal ya da mekanik etkenlerle ufalanarak toprak haline getirilir ve bu toprak da yeryüzündeki yaşamın temelini oluşturur. Tüm ormanlar, meralar ya da tarım alanları işte bu ufalanan kayaçlar sonucu oluşan toprakta yetişir ve karadaki yaşamın devamını sağlar. Sonrasında ise nehirler ya da rüzgarla bu topraklar “erozyon” dediğimiz taşınma işlemi ile  başka alanlara götürülür. Özellikle nehirler her yıl ortalama 20 milyar ton toprağı denizlere taşırlar. Bu taşınan toprak antropojenik erozyon olarak nitelendirilmemelidir. Çünkü denizdeki yaşamın temelini işte bu 20 milyar ton toprak sağlar. Söz konusu bu topraklar gerçekte içlerinde tüm nütrientleri barındırırlar ve söz konusu bu nütrientler de denizel ortamlarda besin zincirinin temelini oluşturan mikroskopik canlıları beslerler. Halen dünyamızdaki balık populasyonun %95’inin deltalarda ve çevresinde olmasının nedeni budur. Yani eğer denize gelen bu topraklar olmasa maalesef denizlerde canlı ve tabi ki balık olmazdı. Gerçekte Erozyonun çok daha önemli bir ikinci görevi daha vardır. Dünyadaki iklimleri kontrol ederler. Şöyle ki;  gelen bu topraklardaki nütrientlerle beslenen ve besin zincirinin temelini oluşturan  planktonların ikinci bir önemli görevi de iklimleri kontrol etmektir. Çünkü bu planktonlar  atmosferden “sıcaklık gazı” olarak bilinen Karbonu alarak kabuklarını oluştururlar ve bunun yerine de denizdeki aşağı ve yukarı hareket edebilmek için ürettikleri “soğutucu ya da termostat gazı” olarak bilinen Sülfür gazını doğaya salarak iklimlerin düzenli olmasını sağlarlar. Yani bir yandan sıcaklık gazını alırken, bir diğer yandan da soğutucu gaz üreterek sıcaklıkları hep kontrol altında tutarlar. Yine hep yanlış bilinen bir olay ise yutak alan konusudur. Halen ülkemizde yutak alanların ormanlar olduğu düşünülür ve söylenir ancak gerçek bilimde durum farklıdır. Dünyadaki gerçek yutak alanlar, söz konusu sıcaklık gazını, yani karbonu, sürekli çekip kabuklarını oluşturan planktonlar nedeni ile okyanuslardır. Bu oran yaklaşık %94’lerdir. Ormanlar ise yalnızca %5-6 civarında karbonu çekmektedirler. Özetle gerçek yutak alanlar ormanlar değil denizlerdir. Ve halen bilim dünyasına göre denizlerde en az bir milyon canlı türününden henüz haberimiz yok. Yani bu canlı türlerinin atmosferden hangi gazları alıp hangi gazları verdiğinden haberimiz yok. normal_1270886 Yılda ortalama 500 milyon toz taşıyan Rüzgarlara verilebilecek en önemli örnek ise ülkemizde her yıl Nisan aylarında yağan kırmızı çamurdur. Bunlar Sahra çölünden rüzgarla taşınan demir (Fe) yoğunluklu tozlardır. Atalarımızın bu yağmuru “bereket yağışı” olarak nitelendirmelerinin nedeni budur.  Özetle doğa rüzgarlar sayesinde sürekli gübrelenir.  Diğer bir deyişle yağmurlar su değil doğa annenin sütüdür ve tüm doğaya sürekli olarak nütrient taşırlar. Bu yağışların içinde her türlü nütrient ve koruyucu element bulunur. Zaman zaman okuduğumuz ya da duyduğumuz “erozyon nedeni ile her yıl 20 milyar toprak kaybediyoruz” cümlesi maalesef yanlıştır.  Evet, GAP ya da havzalarımızda yaptığımız hatalı tarım nedeni ile ve yaşadığımız bölgelerde ağaçların yok edilmesi nedeni ile  toprak kaybediyoruz ve bunlarla da mücadele etmemiz şart ama antropojenik erozyon ile doğal erozyonu karıştırmamız gerkemektedir. Çünkü, doğanın denizlere getirdiği söz konusu 20 milyar ton yaşamın olmazsa olmaz yapı taşlarıdır. İşte bu nedenle baraj yapımları da son derece dikkat edilmesi gereken yapılardır. Çok büyük barajlar denize gelen sedimanlara engel olmakta ve denizel yaşamı olduğu kadar karasal yaşamı da çok etkilemektedirler.   Prof.Dr.Doğan YAŞAR DEÜ Çevresel Yerbilimleri Bölüm B. dogan.yasar@deu.edu.tr
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın

Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın

(E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır)
Yorumu Gönder
Henüz Yorum Yapılmamış